22

41 10 8
                                    


Sabah Jeongyeon uyurken Junmyeon beni zorla evden çıkarttı. O kadar hızlı plan yapıp buluşmaya karar vermişlerdi ki dün gece gerçekten buluşacağımızı düşünmemiştim aslında.

Yolda tırnaklarımla oynayarak yürüyordum. Birkaç saate öğrenecek her şeyi sonra bana hayatı iyice zindan edecek.

Sehun çok atarlı biri, o asla susmayacaktır. Dolayısıyla Jongin de... Sırayla hepsi uzaklaşacak. Hepsinin ötesinde kızlarla arası açılınca beni cidden öldürecek bu sefer.

"Düşündüğün her şeyin farkınayım Nayeon sal şu parmaklarını." diye çemkirdi Junmyeon ve omzuma elini atıp sıvazladı "Jeongyeon nasıl olsa ben tek değilim diye rahat davranıyordu şimdi arkasında kimse kalmayınca oturup gerçekten sorgular.

"Ben böyle olmasını istemiyorum." dedim ve durdum bir anda. Sonra da göz ucuyla Junmyeon'a baktım "Tanıyorum ben onu zehir edecek herkese her şeyi."

"GÜNAYDIN NAYEON!" 

Tam eve dönmeye karar vermiştim ki arkadan böyle bir bağırış duymamla arkaya döndüm istemsizce. Mina ve Momo koşarak gelip bir anda beni devirircesine üstüme çullandılar.

Junmyeon güldü bundan sonra "Seni anca bu sustururdu."

Momo beni bıraktıktan sonra Mina tek koluyla bana sarılmaya devam edip yürümeye başladı "Cidden tüm gün salmasam ne olabilir ki?" dedi gülümseyerek bana bakıp.

"Bence de salma." dedi Junmyeon sırıtarak "Sizin kafalar uyuşur ikinizde sessiz sessiz."

"Uyuşur bence de." dedi Mina sırıtarak "Hem ikimizin de kavuşamadığı insanlar var."

Mina imalı bir sesle tonla bunu söylediğinde istemsizce öksürmeye başladım. Hepsi kıkırdamaya başlamış ben ise utancımdan yüksek ihtimal pancara benzemiştim...

"Bence Nayeon'un kavuşmasına çok az bir zaman kaldı." dedi Momo ve beni rahatlatmak istercesine tek omzumu sıktı "Sence de öyle değil mi?"

"Bilmem öyle mi?" dedim öksürerek ama sesim o kadar çatlamıştı ki...

Üçü benim bu halimle aşırı derecede eğlenirken karşıdan Kyungsoo ve Chanyeol'ün bize doğru el sallamalarıyla yerimde iyice çakıldım.

Şu an değil Kyungsoo, şu an değil...

"Niye bu kadar kızardın sen?" dedi Kyungsoo merakla. Mina gülerek diğer kolunu da onun omzuna attı "Sevdiği birinden bahsettik de birazcık utandı."

"Kimmiş o sevdiği biri?" dedi Chanyeol de arkadan. Resmen sözleşmiş gibiler ben bu kadar hızlı çıkmalarını beklemiyordum.

Kyungsoo da bu muhabbeti duymasıyla en az benim kadar kızarmaya başladı...

Chanyeol büyük bir kahkaha atarak Kyungsoo'nun yanına geldi ve eliyle rüzgar yapmaya başladı suratına "Arkadaşlar tamam gerçekten bu kadar kolay kızaramazsınız ya." diyerek de ikimize bakıp kahkaha atmaya devam etti.

Momo bir anda aramıza girdi ve zaten çok olan mesafeyi hepten açtı "Gerçekten şu an sevgili olduğunuzu görmek çok isterdim ama henüz Jihyo ortada yok onsuz hiçbir şey yapamayız."

...

Tüm sabah ima yapmaya devam ettiler...

Hayatımın en gerici kahvaltısıydı...

Gerginlikten tüm kaslarımı o kadar sıktım ki resmen vücudumda hakimiyetim yok gibi hissediyordum sabahtan beri.

Sınıfta sıraya kafamı koyup yatmayı planlamıştım tüm teneffüs ama herkesin başıma doluşmasıyla bu planım imkansız kılındı. 

Herkes fısır fısır bir şey konuşuyordu. Merakla kafamı kaldırdığımda Junmyeon bir anlık refleksle olduğunu sanıyorum kafamı büyük bir hızla geri ittirdi.

Kafamı çarpmaktan son anda kurtulmuştum ki bir anda Kyungsoo'nun öksürmesiyle tüm fısıltılar kesildi ve ortalık sessizleşti.

En sonunda kafamı kaldırmaya izin vermiş olacaklar ki kaldırdığımda hiçbir kaba kuvvet hissetmeden etrafıma bakabildim. Kyungsoo karşımda parmaklarıyla oynuyordu ve hepsi sınıftan çıkmışlardı.

Sanırım o an geliyor.

Kyungsoo "Şey..." dedi ve güldü kısaca. Ben de gergince güldüm.

Hala emin değilim ne diyeceğimden ama gelen şey çok belli.

"Bizimkiler çok belli etti." dedi Kyungsoo ve bana doğru bir iki adım atıp adeta dokunmaya korkar bir şekilde parmaklarıyla boşta duran elimi ve aynı anda nefesini tuttu "Tek nefeste söylemezsem yapamayacağım benimle çıkar mısın?"

O kadar hızlı söylemişti ki o tatlı haline gülmeden edemedim. 

Ama kulağımda sesleri çınlıyordu. 

Bana neler yapacağını düşündükçe korkmadan edemiyordum, şu an en çok istediğim şeyi bile yapmamam, Kyungsoo'nun teklifini kabul etmemem gerek gibi hissettiriyordu bu.

Elimi tutması bile karnımda kelebekler uçuşmasına yeterliyken bir anda gözlerimin dolmasıyla o güzel hisse bir son vermek zorunda kaldım. Gözümden yaşlar damlamaya başlarken de yükseldim "Ben çok korkuyorum yapamam."

Kyungsoo adeta ağzı kulaklarına varırcasına sırıtırken bir anda bıraktı sırıtmayı ve yanıma oturdu.

"Bana neler yapacak düşünsene!" diye bağırdım adeta kendimi hırpalarcasına ağlarken. Her bir kelimemde ona zarar veriyormuşum gibi hissediyorum, onun gülüşü her kelimede daha çok solarken.

Çektiğim elimi tekrar tuttu ve gözlerini masadan ayırmadan konuşmaya başladı "Sana hiçbir şey yapmayacak, yemin ederim ki seni ondan koruyacağım." dedi kendi de ağlamaya hazır bir sesle. Kafasını kaldırdığında onun da dolu gözlerini görmemle bıraktım bir anda ağlamayı.

"Ben kimseyi böyle sevmedim." dedi Kyungsoo, gözünden damlayan tek yaşı sildi ve buruk bir gülüş kaçtı ağzından "Sana sürekli diyor zaten, ağladığım tek şey tenis animesiyken ilk defa bu kadar ağladım bir şey, birisi için." dedi.

"O sana zarar verdikçe içime bir şey oturuyor, kalkmak da bilmiyor her seferinde daha çok artıyor seni korumama da izin vermiyor ama şimdi nereye kadar devam edebilir ki?" dedi. Artık ağlamasını kontrol etmiyor en az benim az önce ağladığım kadar ağlıyordu "Lütfen artık acı çekişini izlememe izin verme Nayeon." 

Ne kadar korksam da izin vermek zorunda hissediyordum artık.

Kafamı olumlu anlamda sallayıp sımsıkı sarıldım Kyungsoo'ya.

Kim bilir belki de hayatımın dönüş noktası o olacaktır?


let me breathe • kyungyeonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin