Bölüm 29 ❝ ALEV ALEV ❞

Start from the beginning
                                    

Ellerim kalın kollarından destek alırken, "Hani denize girecektik ya, onu diyorum." dedim. Çıplak olmanın verdiği utanç, onun yakınlığı ile karışıp başımı döndürüyordu.

Bakışlarına yerleşen alaycı ışıltılar eşliğinde dudaklarına kendini beğenmiş bir gülümseme konduğunda, dudaklarıma eğilip küçük bir öpücük bıraktı. "Bu kadar heyecan kalbe zarar, güzelim. Sakin ol."

Benimle kafa bulması üzerine içinde bulunduğum tutukluluktan yavaş yavaş sıyrıldım ve başımı geriye atarak kısılan gözlerimi gözlerine diktim. Kibrine tükürdüğüm hâlâ gülümsüyordu. "Sen niye bu kadar egoist birisin acaba?" diye sordum, "Belki ben denize gireceğim için heyecan yapıyorum. Neden kendi üstüne alınıyorsun?"

Ellerini belimden çekmeden başını arkaya atıp güçlü bir kahkaha patlattı. Bense kaşlarım havalanmış öylece onu izliyordum.

"Yüreğini hoplatıyorum, yalan mı?" diye sordu arsızca. "Benden deli gibi etkileniyorsun."

Gözlerimi devirdiğimde ellerinin arasından kurtulup denize doğru gitmeye başladım. "Sana egon ile mutluluklar, ben suya giriyorum."

Peşimden geleceğini düşünmüştüm ama öyle olmadı. Tek başıma ilerleyip parmak arası terliklerimi kıyıya bıraktım. Adımlarım pürüzlü kumsalda minik taşların hedefi olurken denize doğru yürümeye başlamıştım. Burası yol boyunca geçtiğimiz sahil alanları gibi kumdan değil, irili ufaklı taşlardan oluşuyordu. Denize yaklaştıkça ayaklarımın altında hissettiğim minik taşlar taşlar can yakıcı değildi ama çok rahat olduğu da söylenemezdi.

Suya değen ayaklarım ile vücudum kısa bir an ürperse de dizlerimi aşacak kadar ilerledim. Dalgakıran olmadığı için su sürekli yükseliyor, tenimi yalayıp geçtikçe tüylerim diken diken oluyordu. Öğle vaktinde beni bunalımlara sokan güneş tam da lazım olmuşken neden etkisini yitirmişti ki?

Suyun soğukluğuna aldırmadan biraz daha ilerleyip saçlarım suyun içine karışacak kadar gittiğimde arkamı dönüp Yaman'a baktım. Gözlerini üzerime kilitlemiş, dikildiği yerden birasını yudumluyordu. "Gelmeyecek misin?" diye bağırdım. "Su çok güzel." Yalan söylüyorum buz gibi!

Başını hafif bir açıyla yana yatırdığında, birkaç saniye daha gözlerime baktı. "Geleceğim, ben gelene kadar tadını çıkar."

Umursamazca omuz silktiğimde yönümü denizin eşsiz güzelliğine çevirip, olduğum yerde suyun tenime çarpmasını izledim. Bu günün her anını aklıma kazımak istiyordum. Yüzme bilmediğim için sadece suyla oynuyor, omuzlarımın hizasında dalgalanan suyun içinde kollarımı sağa sola savuruyordum. Gözlerimi kapayıp, nefesimi tutarak kendimi birkaç kez aşağı doğru çekip yukarı çıktığımda, suyun az önceki kadar soğuk olmadığını fark etmiştim. Kendimi tamamen suyun kollarına bıraktığımda ise vücudum soğuğa alışmış, tesirini kaybettiğini sandığım güneş tenimin açık kalan yerlerini ısıtmaya başlamıştı.

Kısa bir zaman sonra bacaklarımın arasında hissettiğim bir beden ile çığlık attığımda, aniden yukarıya kaldırılıp, tepetaklak bir şekilde suyun içine atılmam bir oldu. Paniklemiş bir hâlde, bir yandan deli gibi çırpınırken bir yandan da ağzımdan burnumdan giren tuzlu suyla boğulacak gibi hissediyordum. Güçlü kollar sayesinde hızlıca suyun yüzüne çıktığımda ise genzime kaçan su yüzünden deli gibi öksürmeye başladım. Aynı anda can havliyle onun omuzlarına tutunmuştum. Puslu bir şekilde gördüğüm Yaman ise kahkahalara boğuluyordu.

"Çok adisin, pislik!" diye bağırdım öksürmeye devam ederken. Göğüs kafesim büyük bir hızla inip kalkıyordu "Boğuluyordum az kalsın."

TESLİMİYETWhere stories live. Discover now