Bölüm 24 ❝ AŞIK OLDUM ❞

34K 1.9K 1.6K
                                    


Aşık Oldum

━━━━━━━━━━━━━━

Yaklaşık on beş dakika süren gergin bir yolculuğun ardından araç, lüks bir binanın önünde durdu ve adamlarla birlikte araçtan inince birisi önümden diğer ikisi arkadan gelerek binaya girdik. Giriştiğim eylem iki kenarı kesin bir bıçağı çıplak elle tutmak kadar tehlikeliydi, farkındaydım. Ancak öyle anlar oluyordu ki sağlıklı düşünmek için yeterli zaman olmuyordu. Şimdi tam da o zaman diliminin içindeydim ve zaman akıp giderken bir aksilik olacak, Yaman yokluğumu fark edecek diye içim içimi kemiriyordu.

Yol boyunca verdiğim kararı sorgularken zihnimde ardı ardına tehlike çanları çalmıştı fakat işin ucunda özgürlüğüm varken bu sinyalleri duymamayı seçmiştim. Eğer en başından bana insan gibi davransaydı bir şansı olabilirdi. Fakat Yaman, bana gelen tüm yolları ateşe vermiş, şimdi ise yaktığı ateşi söndürmeye çalışıyordu. Kimi zaman bana olan tavırları ona kanmam için yeterli bir sebep gibi görünse de kabuslarımı kaplayan o görüntüler zihninden çıkmıyor, eski hâline dönüşecek korkusuyla ona yaklaşamıyordum. Aramızda sürekli görünmeyen bir duvar örülüyordu. Ve ben, kendimi yaralamak pahasına da olsa bileklerime geçirdiği kelepçeleri koparıp, onun esaretinden kurtulmak istiyorum.

Asansörle en üst kata çıktığımızda önümden yürüyen adam, bir dairenin ziline basıp kenara çekildi ve kapı saniyeler sonra genç bir kadın tarafından açıldı. Kapıyı açan kadın beni eliyle içeri buyur ettiğinde yanımdaki adam dışarıda kalmıştı.

Geniş koridordan içeri ürkek adımlarla ilerlerken iş yeri gibi bir yere geleceğimizi düşünüyordum. Ancak burası dayalı döşeli bir evdi. Salonu es geçip önümde ilerleyen kadını takip ettiğimde üst kata çıkan merdivenleri tırmanıp terasa açılan kapının önünde durdu ve geçmemi bekledi. "Ekrem Bey sizi bekliyor efendim." dedi kibar bir şekilde, gülümseyerek. "Buyurun lütfen."

Sürekli bir tedirginlik vardı üzerimde ve kendimi aslanın inine girmiş bir ceylan gibi hissediyordum. Bu hissimin destekleyen basiretsiz bacaklarım, içime doluşan sıkıntıdan titremeye başlamış, zerrelerimi ağır bir huzursuzluk kaplamıştı.

Terasa adımımı attığımda kahvaltılıklarla döşenmiş sofradan ziyade, sandalyesine rahat bir şekilde oturan Ekrem, dikkatimi dağıttı. Yüzü öyle bir kazınmıştı ki zihnime, nerede olsa bu bakışları tanıyabilirdim.

"Hoş geldin Cemre." Bir milim bile kıpırdama olmayan bedenini oynatmadan, çenesiyle oturmam için sandalyeyi gösterdi. "Masamı şereflendirdin."

Yutkunarak nasıl bir tepki vermem gerektiğini düşünürken sesimi güçlükle temizledim. "Aslında benim pek vaktim yok. Hemen konuşsak ve gitsem olmaz mı?"

Sakin tavrından ödün vermeden, yeşil gözleriyle yüzümü incelenmeye devam etti. "Yaman, senin gözünü bayağı korkutmuş anlaşılan." dedi alaycı ve bir o kadar renksiz bir sesle. "Korkma, konuşmamız bittiğinde çocuklar seni aldıkları yere bırakacak. Otur hadi."

Hafif esen meltemle birlikte yüzümü gölgeleyen saçlarımı kulağımın arkasına atarken, dudaklarımı ıslatıp gözlerimi kaçırarak masaya yanaştım ve gözlerini üzerimde hissederek karşısındaki sandalyeye oturdum. Ne kadar belli etmemeye çalışsam da diken üzerindeydim ve karşımdaki adam her hâlimi rahatlıkla gözlemleyen birine benziyordu.

Rahat bir tavırla tabağına kahvaltılık yiyecekleri alırken az önce kapıyı açan kadın geldi ve çay servisi yaptıktan sonra yanımızdan ayrıldı. Ellerim kucağımın üzerinde terlemeye başlamış konuşmanın bir an önce başlayıp bitmesini istiyordum.

TESLİMİYETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin