Aşırı küçük sayılmazdım, on yaşındaydım. Yaşadıklarımı unutup hatırlayamayacağım bir yaşta değildim.

"Ben hatırlıyorum yetmez mi?" diye sordu parmakları nazik bir şekilde çenemi kavrarken.

Dilimi damağıma vurdum. "Yetmez. Çok merak ediyorum. Sana hangi düşünceyle 'seni hiç sevmedim' dedim mesela? Bir çocuk bir başka çocuğa bunu neden söyler ki?"

"Çünkü seninle konuşmadım, sorularına cevap vermedim. Bu da senin hoşuna gitmedi. Aman aman bir sebep yok altında."

"Ama ben öyle bir insan değilim ki. Bunun için sana o cümleyi söylemezdim." Çenemi kavrayan parmakları sayesinde yüzümü hafifçe havaya kaldırdığında bakışlarımın aşağıya doğru kaymaması için ekstra bir çaba göstermem gerekti.

"Küçüktün Beste, bundan yedi - sekiz sene öncesinden bahsediyoruz. Düşünce yapın bir mi o zamankiyle?"

Hiç tatmin edici değildi.

"Yine de hatırlamak isterdim." Aklıma kaybettiğimi sandığım ama aslında yıllardır Soner'de olan şapkam geldiğinde güldüm. "Şapkamı neden aldın? Ve neden senelerdir atmadan sakladın?"

Çocuk aklıyla neden böyle bir şeyi yaptığını merak ediyordum. Ben olsaydım onun düşen şapkasını alır mıydım bilmiyordum ancak alsaydım bile küçüklük aklıyla sonradan önemsiz bir şey olarak görüp atabilirdim. Kendimden her şeyi yapmasını beklerdim.

"Seni bir daha hayatım boyunca görmem sandım. Senden bir anı olarak kalsın istedim." Cevabı içten bir şekilde gülümsememe sebep olurken "Siz her defasında beni böyle kendinize düşürecekseniz işimiz var Soner Bey. Bizdeki de kalp." dedim.

Benim sözlerim, Sonerinkilerin bende bıraktığı kadar onda etki bırakıyor muydu merak ediyordum.

Boşta duran elimi, hep yapmayı sevdiğim gibi Soner'in kalbinin üzerine götürdüm. Hissettiğim hızlı atışlar gülümsememin derinleşmesine sebep olurken parmak uçlarımda yükselerek, yüzlerimiz arasındaki mesafeyi iyice kapattım ve dudaklarımı onunkilere bastırdım. Sevdiğim çocuğu öpmek son zamanlarda en sevdiğim aktivite olmuştu.

Ufak bir temasla başlattığım öpücük Soner sayesinde derinleşmişti. Bir elim hâlâ sol göğsünün üzerinde, kalp atışlarını hissederken diğerini ensesine götürerek iç güdüsel bir hareketle Soner'i kendime doğru çekmeye çalıştığımda alnı alnıma yaslanmıştı ve duştan çıktığı için nemli olan saçları iç gıdıklayıcı bir biçimde alnıma değmeye başlamıştı.

Belime sardığı kolu sıkıca kavramıştı beni. Soner'in her yakınlaşmamızda ya da sarılışımızda beni kendisine hapsedercesine sarmalamasını seviyordum. Beni de kaybetmekten korkuyormuş gibi, sanki gitmeyeyim diye bilinci dışında yaptığı bir şey olduğunu hissediyordum.

Elindekileri kaybetmekten korkan küçük bir çocuktan farksızdı. Çocukluğunu yaşayamamış birisi için bu fazla derin bir konuydu.

Geri çekildiğimizde öpülmekten sızlayan dudaklarımı birbirine bastırdım. Tatlı bir sızıydı ve arsız yanım bu sızı karşısında gizli gizli gülüyordu. "Ben de," diye mırıldandım, kendimin bile zar zor duyduğu kısıklıkta bir sesle. "Ben de seni seviyorum." Dakikalar öncesinde itiraf etmişti ama karşılık vermezsem içim rahat etmezdi.

"Biliyorum." Ilık nefesi dudaklarıma çarptığında derin bir soluk çektim içime.

"Aniden sevgi pıtırcığına dönüşüyor olabilirim ve içten içe bu kız ne yapıyor, ne saçmalıyor böyle diyor olabilirsin ama bu tamamen sana olan sevgimin kalbime sığmamasından dolayı. Sana bir insanın bir başkasını bu denli sevmesi mantıklı geliyor mu bilmiyorum ama sanki seni tüm hücrelerim ayrı ayrı seviyor. Ben başka açıklama bulamıyorum bu sevginin yoğunluğuna."

İZLER KALIR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin