35

229K 14.9K 13.5K
                                    

Duman - Her Şeyi Yak

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Duman - Her Şeyi Yak

"Elbisem nasıl?" diye sordum olduğum yerde kendi etrafımda dönerken. Parka doğru yürürken hâlâ aramızda var olan melankolik havayı dağıtmayı amaçlamıştım neşeli çıkan sesimle.

Soner'in ela gözleri yukarıdan aşağıya doğru beni süzerken elbisemin etek kısmını tutan elim sıkılaşmıştı heyecanla. Elbisemin nasıl olduğunu sorarken beni baştan aşağıya süzmesini beklemediğimdendi bu heyecanım. Elaları beni incelemeyip bitirip yüzüme çıktığında kafasını sallamıştı. "Çok güzel."

Beyaz, diz kapaklarımın üzerinde biten bir elbise ve onun üzerine de açık mavi kot ceketimi giymiştim. Ayaklarımda beyaz spor ayakkabılarım vardı. Kasım ayını bitirmek üzere olduğumuz için havalar elbise giymeye uygun sıcaklıkta sayılmazdı ama öğlen saatlerinde hava aşırı soğuk değildi, o kadar da üşümüyordum. Ara sıra rüzgar estiğinde titremiyor değildim gerçi ancak bugün kendime ayrı bi' özenmek istemiştim. Güzel görünmek benim için her zaman önemliydi ama okul forması gün içinde beni o kadar da güzel göstermiyordu.

"Teşekkür ederim." dedim gülümseyerek ve yürümeye devam ettim. Soner de yürürken park yavaştan görüş açımıza girmeye başlamıştı. Oyun aletlerinin olduğu kısımda koşuşturan çocukları bu mesafeden bile görebiliyordum.

"Üşümüyor musun öyle?" diye sordu Soner, göz ucuyla bana bakarak.

"O kadar soğuk değil." dedim eteğimin kıvrılan ucunu düzeltirken. Soner bir adım bana yaklaşıp sepeti tutmayan elimi kendi eli ile sarmaladıktan sonra ikimizin de elini siyah montunun geniş cebine soktu.

"Ellerin çabuk üşür senin." diyerek açıklamasını yaptığında tatlılığından, bu düşünceli hâllerinden eriyip gideceğimi düşünüyordum.

Ağzım açık şekilde ona bakakaldığımı hatırladığımda toparlanarak yüzümü çevirdim. Hafif esen rüzgar sebebiyle uçuşan saçlarım gülüşümü gizlemeye yetiyordu. Parka varana kadar ellerimiz Soner'in cebinden çıkmamıştı. Onun eli benimkinden büyük olduğu için elim tam avucuna sığmıştı. Cebinden çıkarmadığı gibi elimi tutmayı da hiç bırakmamıştı.

Parka ulaştığımızda istemeye istemeye elimi cebinden çıkardım. Gözlerimi gezdirip piknik yapmak için doğru yeri ararken havayı umursamadan piknik yapmaya gelenin tek biz olmadığımızı görmüştüm. Birkaç ailenin çocuklarıyla beraber kahvaltı yaptığını fark edince onlara sırtımı dönüp başka taraflara bakmaya başladım. Soner'in böyle bir tabloya şahit olup üzülmesini istemiyordum.

"Gel bak, şurada yer buldum." Soner'in koluna girerek ailelere en uzak yere kendimle beraber onu da sürükledim. Bahsettiğim yere ulaştığımızda piknik sepetinin içine en üste koyduğum örtüyü çıkarıp normalde yemyeşil otların olması gereken ama mevsim gereği çoktan kurumuş otların olduğu yere serdim. Örtünün üzerine dizlerimi yaslayarak otururken sepeti yanıma çekerek içindekileri çıkarmaya başlamıştım.

İZLER KALIR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin