Olabildiğince yavaş bir şekilde Soner'in omzuna vurdum. "Dalga geçmesene."

Gayet ciddi bir meseleydi bu.

"Tamam," dedi. "Geçmiyorum." Alnımı onunkinden ayırarak birazcık uzaklaştım ve gözlerimi araladım. Hâlâ aramızda az bir mesafe vardı, hâlâ yüzlerimiz arasındaki yakınlık nefesimi kesecek türdendi. Alnımı uzaklaştırmamla beraber Soner de benim gibi gözlerini açmıştı. Elaları doğrudan gözlerimin içerisine bakarken ne söyleyeceğimi unutmuştum.

"Bir şey söyleyecektim," derken kaşlarım çatıldı. "Unutturdun bana." Sesime yapmacık bir sinir hâkimdi.

"Ne söyleyecektin?" diye sordu ilgili bir tavırla.

"Unutturdun diyorum ya," Hatırlamak için hafızamı zorlarken Soner'in birkaç santimetre ötemdeki yüzü, benden ayrılmayan bakışları ve daha az önce öpüşmemişiz gibi bana fazlasıyla öpülesi gelen dudakları bana hiç yardımcı olmuyorlardı. "Neden unutturuyorsun?" diye çıkıştım Soner'e.

"Ben ne yaptım?" diye konuştu hayretle.

"Sen böyle şeyler yapınca benim beyin fonksiyonlarım duruyor." diye itiraf ettim, ardından utandığım için bakışlarımı başka yöne çevirip bakışmamızı böldüm. "Düşünemiyorum, mantığım uçup gidiyor sonra salak salak hareketler yapıyorum. Bunların hepsi senin yüzünden."

Boynumdaki eli yavaş ve kışkırtıcı hareketlerle belime doğru inmeye başladı. "Ne gibi şeyler?"

Sert bir biçimde yutkundum. Elinin hareketleri belime ulaştığında son bulacağını düşündüm ancak bulunduğu yerde hafif bir temasla gezintiye çıktığında "Yani..." diyerek başladığım sözüm kesintiye uğramıştı. "İşte böyle şeyler." Belimdeki elini kast ediyordum. "Böyle hareketler, böyle sözler..."

Göz kapaklarım kayarak düşerken mümkünmüşçesine Soner'e daha da sokuldum. Bu asla istemle yaptığım bir hareket değildi, bedenim kendiliğinden ona çekiliyordu. Buna engel olmak istemiyordum da gerçi. "İlk kez senin ağzından beni sevdiğini duymak... Garip hissettirdi, bilmiyorum."

"Dile getirmiyor olmam seni sevmediğim anlamına gelmiyordu," Bunu bildiğim için kafamı salladım onayladığımı belirtircesine. Bunu hep düşünüyordum zaten. "Zamanında sana attığım şarkıdaki gibi ben bu sevdaya çok önceden gönül verdim.*"

Defalarca dinlediğim ama anlatmak istediği kısmı yakalayamadığım şarkı...

"Sen zaten hep bana karşı bir şekilde kendini ifade etmeye çalışmışsın, ben görememişim. Attığın şarkıları tekrar tekrar dinleyince anlıyorum. Sana verdiğim kitapta altını çizdiğin cümleleri şimdilerde okuyunca bir anlam kazanıyorlar gözümde. Aslında o zamanlarda da aklıma gelen ama bir türlü kesin gözüyle bakamadığım ihtimallerdi. Hayatında aşka yer var mı yok mu bilemiyordum ve bir gün o hayatın parçası olabileceğimden emin değildim."

Kitapta çizdiği bir cümle vardı, defalarca kez okumuştum. Bir kere annem beni dünyaya getirdi, bir kere de sen, bambaşka bir dünyaya beni getiriyorsun.

Niye çizdi acaba diye çok kez sorgulamıştım, ta ki geçmişini, yaşadıklarını öğrenene kadar. Ne zaman ki Soner'i tam anlamıyla tanımıştım işte o zaman bu cümle anlam kazanmıştı. Soner ben farkında olmadan aslında kendini bana defalarca kez açmıştı, sadece bunu sözlü olarak dile getirmemişti.

"Ben seni o parkta gördüğüm günden beri sen, bilsen de bilmesen de benim hayatımın parçasıydın."

Gülümseyerek bakışlarımı Soner'e çevirdim. "O günü hatırlamıyorum ama anneme sordum." Gözleri merakla açıldığında devam ettim. "Bana anlattıklarını ona anlattım, hayal meyal de olsa seni hatırladığını söyledi. O çocuğun sen olduğunu duyunca çok şaşırdı. O günü hatırlamadığım için çok üzülüyorum."

İZLER KALIR Where stories live. Discover now