18

1.2K 129 37
                                    

Gelmiştik.

Ağaçların arasında engebeli de olsa bir yol vardı, tekerlek izlerine bakılırsa buradaki köylüler traktör gibi araçlar için kullanıyor olmalıydı. Jeongguk'un deneyimli bir sürücü olması içimi rahatlatıyordu, geçemeyeceği yol yoktu bana göre.

Suyun berraklığı gözlerimi kamaştırırken gölün ucundaki yükseklikten düşen su, ufak bir şelale gibiydi, duyduğum sesi açıklıyordu. Ufak göl etrafında bulunan ağaçları yansıttığından yeşil görünüyordu, burayı bulduğum için kendimi tebrik ediyordum kesinlikle.

"Jeongguk bak, ben buldum, bak!" dedim sevinçle, "Ben de buldum güzel bir yer, öğreniyorum sanırım." dedim gülerek. Jeongguk yanağımı öpüp göle baktı, "Gerçekten güzel." dedi. "Yüzebilir miyiz acaba burada?" Ben etrafıma bakarken Jeongguk önüme geçip ellerimi tuttu, "Taehyung, burası gerçekten güzel ama bu hayatın iki yönlü olduğunu biliyorsun değil mi?"

Demek istediğini anlayamamıştım, bunu fark etmiş olacak ki biraz daha açtı sorusunu. "Gittiğimiz her yer böyle çıkmayabilir. Bu yedi yılda insanlar tarafından mahvedilmiş yüzlerce yer gördüm, bundan sonra da görmeye devam edeceğimizi biliyorum. O yüzden duyduğun bir sesi ya da gördüğün bir kuşu, ne bileyim, herhangi bir şeyi takip ederken beklentini yüksek tutma. En güzel şeyler onları aramadığın zaman çıkar karşına."

Bunu biliyordum, buraya gelirken de böyle bir manzara bulacağımızı tahmin etmemiştim zaten. "Beraber gittiğimiz hiçbir yer hayal kırıklığına uğratamaz beni Jeongguk," dedim minnetle. O bana böyle sevgiyle bakarken nasıl hayal kırıklığına uğrardım ki onunla geçtiğim yolların sonundan? gözlerindeki saf sevgiyi seçebiliyordum. "Sen tüm o güzel yerleri aramadan mı buldun?"

Dudakları yana doğru hafifçe kıvrıldı, beni onayladıktan sonra gülümsemesini bozmadan dudaklarımı öptü hafifçe, "Seni buldum," dedi sonra. İki kelimeye ağlanır mıydı bilmiyorum ancak o an ağlamak istedim. "Kabullenmiştim yalnızlığı. Birileriyle tanışacak vaktim yoktu, tanışsam bile birkaç güne yollara dönüyordum. Sen, Taehyung, düz yolda giderken karşıma çıkan bir lavanta bahçesi gibiydin."

"Bu yüzden mi Busan'a gelmeyi kabul ettin?" dedim kendime hakim olamayarak. Normalde asla kabul etmeyeceği bir yolculuğa nasıl olmuştu da benim sayemde ikna olmuştu merak ediyordum. Onayladı beni, "7 yıldan sonra ilk kez Busan'a gitmek istedim. Seninle geçireceğim vakte değeceğini hissetmiştim." dedi.

"İyi ki o gün yanıma geldin Jeongguk," dedim. Onunla tanışmasaydım şu an en ufak bir şey hissetmediğim biriyle evli, istemediğim bir işte istemediğim bir hayatı yaşıyor olacaktım. Hayatımı kurtarmıştı o benim. "İyi ki o gün yanına gelmişim Taehyung."

Bu kadar duygusallık yeterli gelmiş olacak ki çok geçmeden kıyafetlerimizi çıkarmış, gölün içine dalmıştık. Bazı yerlerinde ayaklarımız suya değmese de genel olarak derin değildi, yine de rahatlıkla yüzülebiliyordu. Onu kenara, akan suyun altına çektim. Yağmurda yüzdükten sonra bu hissi özler olmuştum. Başımızdan aşağı sular dökülürken birkaç saniyenin ardından nefes alamayıp kendimi öne attım sudan kaçmak için. O da çok geçmeden suyun altından çekilmiş, soluklanmaya başlamıştı.

"Hazır nefesimizi tutuyoruz, boşa gitmesin bari." deyip ikimizi tekrar şelalenin aktına soktuktan sonra dudakları dudaklarıma kapandı. Dudaklarımızın arasından sızıp ağzımıza dolan sular ikimizi de güldürdüğünde geri çekilmek zorunda kalmıştık.

Gülerek sırtüstü yüzen Jeongguk, seni tüm ömrüm boyunca izleyebilirim.

"Taş sektirebilir misin su üstünde?" Ani gelen sorusuyla başımı iki yana salladım, "Daha önce hiç denemedim."

Lavenders || TaekookWhere stories live. Discover now