2

1.9K 270 104
                                    

"Jeongguk

"Efendim?"

"Bununla başlamam gerekirdi, ben Jeongguk."

Karşımdaki insanı biraz tuhaf bulduğumu inkar edemezdim. Arkamda oturduğu için kulak misafiri olduğu sorunumu çözmeyi teklif ediyordu şu an, beni hiç tanımadığı halde üstelik!

"Ben de Taehyung."

"Memnun oldum Taehyung, ne dersin? Geliyor musun?"

Duraksadım. Normalde dinlenme tesisinde tanıştığım bir yabancıya güvenmemem gerektiğini bilirdim ancak başka çarem yoktu, rehberimi baştan sona 2 kez turlamış ve arayacak başka birini bulamamıştım.

Çaresizce başımı salladığımda Jeongguk ayaklanıp çıkışa doğru ilerlemeye başladı, bir ara durup bavulumu almayı teklif etmişti ancak reddetmiştim. Otoparka doğru yürürken fark ettiğim şey beni şüpheye düşürmeye yetti.

"Jeongguk?"

"Efendim?"

"Nereye gidiyoruz?" Evet, konuşmalarımda hiçbir zaman neresi olduğunu belirtmemiştim. Eve dönmem lazım demiştim. Tabii konuştuğum kişiler nerede yaşadığımı biliyordu, Jeongguk ise...

Adresimi biliyor olsa korkudan şuracıkta bayılırdım. Adresimi bilmiyorsa da bana yardım etmeyi teklif etmesi garip olurdu. Her iki türlü de korkmam gerekiyormuş gibi hissediyordum.

"Bilmem, evin nerede?"

En azından daha az korkutucu bir cevaptı. Tereddüt etsem de Seul'de benimle birlikte yüz binlerce insan yaşadığı için cevapladım onu.

"Seul'de."

"Tüh, keşke gitmediğim bir yer çıksaydı. Neyse, Seul güzel şehir sonuçta." Bir yanında durduğumuz karavana, bir de karşımdaki çocuğa bakıyordum. "Ne yani ben nereye dersem oraya mı gidecektin?" Beni onayladığında bozulmuş sinirlerime yenilerek güldüm ona, bu çocuk cidden normal değildi.

"Peki benimle karşılaşmasaydın nereye gidecektin?" Omuz silkti. Benimle dalga geçiyor olmalıydı. "Aslına bakarsan evet, bunu hatırlatman iyi oldu. Eğer beraber gideceksek bir anlaşma yapmamız lazım."

Ne anlaşmasından bahsediyordu bu? Birbirimizi öldürmeyelim falan diyecekse ben kesinlikle vardım çünkü Seul'e canlı bir şekilde ulaşmam gerekiyordu. "Rotayı belirlemene izin veririm, yolculuğu değil. Kabul ediyorsan bin." Cevap vermeme fırsat kalmadan karavanın etrafından dolaşıp şoför koltuğuna oturdu. Ağzım açık bakıyordum ona. Diğer seçeneklerimi görmek için etrafta hızlıca gözlerimi gezdirdim, genelde kamyoncular vardı. Olası bir tehlike anında benimle yaşıt biriyle karşı karşıya gelip kazanma oranımı hesaplarken çalan kornayla kendime geldim.

Kararımı vermiştim.

Yolcu koltuğunun kapısını açıp Jeongguk'a seslendim, "Bu bavulu ne yapacağım? Bagajı var mı bu şeyin?"

Gülerek iki koltuğun arasındaki boşluktan geçip gözden kayboldu. Kısa süre sonra karavanın kapısı açıldığında elimdeki bavulu alıp içeri koymuş, yan yatırmıştı. Büyük ihtimalle yol boyu savrulmasını engellemek içindi. Onu izlemeyi bırakıp yolcu koltuğuna yerleştim, karavan hoş gözüküyordu. Jeongguk da gelip yerine geçtiğinde içimden dua etmeye başlamıştım bu yolculuğu sağ salim atlatabilmek için.

"İstersen içeri geçip rahatına bak diyeceğim ama yolumuz en fazla iki saat sürer, yine de uykun falan varsa geçip yatabilirsin." İstemediğimi söyleyip radyoda çalan şarkıya odaklanmaya çalıştım, o da olmayınca yola verdim dikkatimi ama yine de olmuyordu. Jeongguk'un söyledikleri beni tedirgin etmeye devam ediyordu çünkü iki saat sürer dediği yol karavanla bile en fazla bir saatte gidilirdi!

Lavenders || TaekookWhere stories live. Discover now