Sudan geçirdiğim tencereyi bulaşık makinesine koyup doğruldum ve sırıtarak anneme döndüm. "Neyse ki birkaç aya bitiyor."

"Onu mu diyorum ben? İşine gelmeyince nasıl da salak ayağına yatıyorsun sen öyle."

"Kaçayım mı yani onu mu istiyorsun sen?" dedim annemi kışkırtmaya devam ederek. Ben de pek evlilik meraklısı birisi değildim zaten, amacım annemi sinirlendirmekti.

"Sen bu şekilde babanın yanında da konuşsana, bakalım o sana ne tepki verecek?" Babamla da iyi bir ilişkimiz vardı ancak annemin yanındaki kadar gevşek olamıyordum onun yanında. Ondan birazcık çekiniyordum. "Yok sultanım, ben almayayım. Sağ ol önerin için."

"Ayağını denk al."

Sakama kabını mağaza poşetine güzelce yerleştirip kağıt havluya sardığım çatalları üzerine bıraktım. Bir anda kendimi Soner'e hislerimi açtığım ilk zamanlara dönmüş gibi hissetmeye başlamıştım. O zamanlar da aynı bu şekilde evde yaptığım yemekleri ona götürürdüm. Üzerinden fazla zaman geçmemesine rağmen sanki çok eski günlermiş gibi geliyordu.

"Babaannen Sonerle tanışmak istiyormuş bu arada. Aklıma gelmişken söyleyeyim."

"Ne?" Sesim girdiğim şokun etkisiyle fazlasıyla yüksek ve tiz çıkmıştı. "Anne şaka yapıyorum de lütfen. Ayrıca babaannem Soner'i ne zaman öğrendi? Daha babamın haberi yok."

"Benim salak kızım," Annem yanıma kadar gelerek bir elini saçıma götürüp okşamaya başladı. Yüzünde acır gibi bir ifade vardı. "Sence babanın haberi yok mu sevgilin olduğundan?"

"Var mı?" diye sordum safça.

Kafasını sallayarak onayladı. "Var tabii."

"Nasıl ya?" diye yükselirken geriye adımlayıp annemin köpek sever gibi saçlarımı seven elinden kurtuldum. "Sen mi söyledin yoksa? Anne nasıl söylersin ya? Ben kendim zamanı gelince söylerdim ona, şimdi benden duymadığı için kızmıştır kesin." Endişeli bir şekilde art arda sıraladığım cümlelere karşılık annem gözlerini devirdi.

"Salak salak konuşma Beste, ben neden söyleyeyim? Kendin aklın beş karış havada gezdiğin için öğrenmiş adam. Evde durup durup kendi kendine sırıtmalarından, ani sevgi patlamalarından, sürekli telefonuna bakıp gülmenden şüphelenmiş. Bana 'bu kızın hayatında birisi mi var, neden bu kadar mutlu?' diye sordu. Yok falan dedim ama yemedi tabii."

"Ya..." Dışarıdan nasıl göründüğümü hiç bilmiyordum. Mesela kendi kendime sırıttığımı şimdi annemden öğrenmiştim. Fazla aşktan deliriyor muydum acaba?

Böyle bir şey mümkün müydü?

"Ne dedi peki babam? Kızdı mı bana?"

"Niye kızsın? Kocaman kızsın olacak tabii hayatında birileri. Ona söylememene biraz bozuldu sadece. Ayrıca baban da Sonerle tanışmak istiyor." İnanılmaz gerilmiştim bunu duyunca. Ya babam Soner'i sevmezse düşüncesi hemen kol gezmeye başlamıştı zihnimde.

Gerçi Soner sevilmeyecek insan değildi ki.

"Tamam," dedim. "Şimdi benim yolda giderken bunları sindirmem lazım."

Annemle vedalaşarak elime aldığım poşetle beraber evden çıktım. Son dakikayla otobüsü kaçırmaktan kurtulmuştum. Otobüs durakta durunca inip seri adımlarla okula doğru yürüdüm. Nihayet içeriye girip merdivenleri çıkabildiğimde saati kontrol etmiş ve derse henüz yirmi dakika olduğunu görmüştüm.

Açık olan sınıf kapısından içeriye girdiğimde gözlerimi direkt Sonerle ikimize ait olan sıraya doğru odakladım. Soner her zamanki gibi erkenden okula gelmişti. Sırasına oturmuş, kulağına taktığı kulaklığından müzik dinliyordu. Gözleri sol tarafında kalan penceredeydi.

İZLER KALIR Where stories live. Discover now