"Konsolosluk." O an anlamıştı Nehir neler olduğunu. İçeriye girdiklerinde bir kadın eline beyaz güllerden oluşan bir buket verdi. Nehir etrafına şaşkın gözlerle bakarken Timuçin'in ondan izin isteyip yanından kaybolduğunu gördü. Yanına bir yetkili geldi ve yüzündeki şaşkın bakışlara muzip bir tavırla baktı.

"Oldukça heyecanlı olmalısınız."

 "Evet." diye fısıldadı Nehir. Bu şekilde evleneceğini hiç hayal etmemişti ama Timuçin her şeyi ayarlamış görünüyordu. Düğünleri severdi özellikle de organize etmekten büyük bir keyif almıştı abileri evlenirken. İhtişamlı olması, göz kamaştırması, onun sevdiği detaylardı ama şimdi burada dururken aslında bu detayların sadece gösterişten ibaret olduğunu anladı. Çünkü insan sevdiği kişiyle olduğu sürece bu detaylara ihtiyacı yoktu. Sadelik ilk defa gözüne bu kadar anlamlı görünmüştü. Sevdiği adamla biraz sonra evlenecekti ve Nehir buna inanamıyordu. Şu son yirmi dört saatte hayatı kökten değişmeye başlamıştı. Hepsi de Nehir'in kontrolü dışında olmuştu ama bundan rahatsız değildi genç kadın. Aksine tüm bu detayları günlerce düşünmeyecek olmasından dolayı kafası rahat ve mutluydu. Elindeki çiçeği burnuna götürdü ve kokladı heyecanını yatıştırmak için. Karşısında duran büyük aynadan kendisine baktı. Bu elbiseyi gördüğü an bunun bir gelinlik olduğunu anlaması gerekti. İyi göründüğünü ayna da söyleyince rahatladı. Heyecanla kıpırdanıp dururken Timuçin yanına geldi. Artık sadece gömlek ve pantolon yoktu üzerinde. Smokini papyon ve ceketle tamamlanmıştı artık. Kendini şanslı hissederken onun yakışıklılığına bir kez daha hayran kaldı. Uzun boyu ve geniş omuzlarından ona gülümseyen yüzüne kaydı bakışları. Kemikli yüz yapısı köşeli çenesi onu daha çekici kılıyor lacivert gözleri bu çekiciliği biraz daha üst bir seviyeye çıkarıyordu. 

"Hazır mısın?" diye sordu. Nehir bu bariton ses tonuna da hayrandı.

"Evet." Nehir onun koluna girdi ve etrafa gülücükler saçarak salona girdi. En sevdiği şehirlerden biri Paris'ti ve burada evleneceği hiç aklına gelmemişti. Hatta imzayı atarken bile ellerinin titremesine engel olamadı. Timuçin'e yüzüğünü takarken bu titreme hâlâ devam ediyordu. Bu duruma ikisi de gülerken fotoğraflarının çekildiğinden habersizlerdi. 

***

Timuçin karşısında sakince yemeğini yiyen eşine baktı. O kelimeye daha alışamasa da Nehir kesinlikle korktuğu bir tepki vermemişti. Ona haber vermeden oraya götürmesi ve genç kadının bu konuda memnuniyetsiz bir tavır almaması içini rahatlatmıştı. Nehir'in kendi içinde bazı konuları aştığını hissetmişti o an. Çünkü karşısında şımarık bir kızdan ziyade kendisini seven bir kadın görmüştü. Nehir inceleyici bakışlar altında olduğunu hissedebiliyordu. Başını kaldırıp eşine baktı.

 "Ne oldu?" dedi gülümseyerek.

"Ne kadar da güzel olduğunu düşünüyordum ve artık birlikte yaşayacağımız aklıma geldi. Her gün bu güzel yüze bakarak uyanacağım için şanslıyım." Nehir gülse de başından sonuna kadar her şeyi bilmek istiyordu ve onu bu konuda rahat bırakmaya niyeti yoktu. 

"Timuçin Bey benden kaçamazsınız. Sana kim yardım etti? Hemen bütün prosedürleri tek başına yapabileceğini sanmıyorum. Sakın abin yardım etti deme." 

"Neredeyse her şeyi abin ayarladı. Ben sadece yüzükleri ve kıyafetleri ayarladım. Şu konuda çekindim açıkçası, Zuhair Murad gelinliklerine hayranmışsın. Üzerindeki pek onun tarzı bir gelinlik değil. Bu konuda bana karşı çıkabileceğini düşündüm." Nehir ağzından bir kahkahanın çıkmasına engel olamadı. Abisi onu çok şaşırtmaya başlamıştı son zamanlarda. Onu kolayca affetmesi şirketinde kuracağı departmanı sadece onun yönetimine sunması ve onu tatile gitmeye ikna etmesi...

DERİNLİKTE SAKLI (Yeniden Yayımda)Where stories live. Discover now