OLMUŞLAR VE OLABİLECEKLER

180 100 6
                                    


Hayat bilinmezliklerin içine hapsolmuş bir rüya gibiydi.

Üzerime çöken esneme hareketi ile olduğum yerde gerindim. Sol elimin bir şeye değdiğini hissettiğimde yavaşça gözlerimi araladım. Bakışlarımı sol tarafa doğru çevirdiğimde Kağan'ın oturduğu yerde kollarını birleştirerek uyuyakaldığını gördüm. Gözlerim odanın her bir yanını dolanırken Güneş ve Mete'nin gitmiş olabileceğini düşündüm çünkü onları odada göremiyordum.

Odaya sırılsıklam geldiğim andan çok daha iyi hissediyordum şuan kendimi.

Belki bir enkaz yığını hemen toparlanamazdı fakat bir yerden de toparlanmaya başlanması gerekirdi. Hayat benden ne istiyordu bilmiyordum fakat bildiğim bir şey vardı ki o da onunla kıyasıya mücadele etmem gerektiğiydi. İstediğim her şeyin hemen olamayacağını biliyordum ama parçaları bütünlere ayırarak ilerlemeyi hayat felsefesi edinmek her zaman yola koyulmanın ilk adımıydı benim için. Ve ben, kendime söz veriyorum ki buradan yok etmeden çıktığım tek bir soru işareti kalmayacaktı kafamda. Kalsa bile, asla peşini bırakmadan ilerleyeceğim her şeyi çözme yolunda. Yemin ediyorum ki bunu yapacağım, kendim üzerine yemin ediyorum.

Gözlerimi yatağın ucunda daldığım noktadan çektim ve solumda uyumaya devam eden Kağan'a odakladım. Kağan, hakkında hiçbir şeyden emin değildim. Hislerimden, duygularımdan, attığım adımlardan...

Sanki içimde ona karşı yeşertmeye başladığım sevgi tohumları vardı. O, bana karşı aynı mı bilmiyorum fakat her bir hareketi benim duygu tohumumu yeşertmeye çalışan bir bardak sudan başka bir şey değildi. Bu durumu ilk defa bu kadar derin düşünebiliyordum. Ona karşı olan duygularımı da ilk defa bu kadar yakından tanıyabiliyordum. Aşk mıydı bu bilmiyordum. Bir gün ayrılacaktık, ayrılmaya mecbur kalacaktık zaten şu an da mecbur olduğumuz için birlikte değil miydik? Birbirimize sahip çıkmak zorunda olduğumuz için kenetlenmemiş miydik?

Olduğum yerde sessizce kıpırdandım, midemde bir boşluk hissediyordum ama iştahım yoktu bile. Kendimi yatakta biraz dikleştirdikten sonra sakince Kağan'ı işaret parmağım ile dürttüm. Yaptığım harekete devam ederken Kağan'ın bunu asla hissetmediğini anladım. Dürtüşlerimin yanına birde ''Kağan,'' deyişlerim eklendi. Sanırım bu sefer kendimi biraz daha belli ettirebilmiştim ona.

Olduğu yerde rahatsızca kıpırdandı ve sonra sersemlemiş gözleri ile etrafı süzmeye başladı. Beni fark ettiğinde ''Uyandın mı?'' diye sordu. Aslında cevabı çok belli olan bu soruya kafamı sallayarak karşılık verdim. Ardından ''Nasıl hissediyorsun?'' diye ikinci sorusunu yöneltti. Konuşacağım anda boğazımda hafif bir acı hissettim. Bunun üzerine boğazımdaki acıyı gidereceğini düşünerek hafif bir ses tınısı ile öksürdüm. Bir işe yaramamıştı. Yinede konuştum. ''Düne göre daha iyi hissediyorum.''

Kağan, kafasını salladı, hemen ardından konuştu. ''Kendini toparlaman gerek, Işıl. Dün gece seni öyle gördüğümde kendimi çok kötü hissettim. Ne oldu da gecenin bir yarısı yatağından kalktın, ne seni o hale getirdi? Seni öyle gördüğüm andan beri kendime bu soruları sormadan duramıyorum. Ben, korkuyorum. Başına çok kötü bir şey gelecek ama ben yetişemeyeceğim, seni bulamayacağım diye çok korkuyorum. Başından beri birbirimize bağlı bir şekilde hareket etmemiz gerektiğini vurguluyorum, buna uyup uymamak normal şartlarda senin kararın olabilir ama şu an bunu her birimiz yapmak zorundayız. Çünkü ben seni gerçekten buradan sağ salim çıkartmak istiyorum.''

Kağan'ın söyleyeceklerine ne cevap vereceğimi bilemedim doğrusu. Beni iki denklem arasında bırakıyordu. Sanki bana karşı bir şeyler hissetmeye başlamıştı ve bunu gizlemekten çekinmiyordu. Peki ya ben? Ben kendimi bildim bileli kendimi bilmiyordum. Ne hissettiğimi, ne yaptığımı ya da ne yapmaya çalıştığımı bilmiyordum. Ben nedensiz bir problemdim. Kağan, beni çok sevse bile ben, ona istemeden zarar verirdim. Belki de bilinmezliğim ikimizi de saniyeler içinde yok ederdi. Belki de tam tersi olurdu, bilemiyorum. İkimiz birbirimiz ile tekrardan var olabilir, tekrardan birbirimizi hissedebilirdik.

ÇIĞWhere stories live. Discover now