PLAN

285 175 91
                                    


'Yaşayabildiğimizher gün bir yapboz parçası gibidir. Tamamladığında ortaya çıkacak bütün ise senin elindedir.''

Biz pür dikkat Kağan'ı dinlemeye koyulmuştuk. O, ise dikkatlice kafasındakileri toparlamış ve bize aklından ne geçiyorsa hepsini tek tek anlatmaya başlamıştı. ''İlk başta aklımdan kaçmak geçiyordu fakat onu biraz daha erteleyebileceğimizi düşünüyorum. Öncelikle asıl bulmamız gereken şey, Ferman kim? Sonrasında ise Ferman'ın yanında kimler var ya da Ferman bir piyon mu? Bunları bulmak için görev dağılımı yapacağız. Artık ciddiyetle çözmemiz ve halletmemiz gereken şeyler var.'' Hepimiz, Kağan ne diyorsa, her sözünü teker teker onaylıyorduk. Aynı düşüncedeydik onunla. ''Şimdi yapmamız gerekenleri anlatıyorum. Öncelikle Güneş ve Mete, siz Ferman'ı saniyesi saniyesine, hiç kaçırmadan takip edeceksiniz. Işıl, sen benimle geleceksin, bizde oteli, otelde kalan kişileri araştıracağız. Şüpheli bulunanları göz önünde bulunduracağız.''

Kağan, tüm bunları söylerken kendimi bir asker gibi hissetmiştim. Bana veren her komutu laiki ile yerine getirmem gerektiğini hissettirmişti bana. Neyse ki çalışma arkadaşımda oydu, yani ciddiyetimi her şekilde koruyabilirdim.

Mete, ayağa kalktı ve Güneş'e elini uzatarak kalkmasına yardım etti. Ardından Kağan'a kararlı gözler ile bakarak ''Biz şimdi iniyoruz ve Ferman, denen pisliği takip ediyoruz. Tuvalette bile yanında olacağıma emin olabilirsin.'' Dedi. Vay be, sadece ben önemsedim bu kadar diye düşünmüştüm de benden çok önemseyende varmış yani. Alt dudağımı hayret ile büzerek Mete'ye baktım. ''Azmini takdir ettim doğrusu.'' Ben, bunu söylediğimde Mete, gözlerini bana çevirdi ve ciddiyetini koruyarak konuştu. ''Eyvallah.'' Mete'ye karşılık olarak elimi göğsüme vurdum ve ''Eyvallah bizden.'' Diye karşılık verdim.

Mete ve Güneş, odadan ayrıldığında Kağan'a bakarak ayağa kalktım. ''Hadi, bizde gidiyoruz.'' Kağan'da bana bakarak ayağa kalktı. ''Gidelim bakalım ama önce kâğıt, kalem al isimleri toplayacağız. Hangi oda da kaldıklarını falan unutmayalım diye yanına yazarız.'' Kağıt, kalem mi? Nereden bulabilirim? Ben bunu düşünürken Kağan, fikrini değiştirerek konuştu. ''Ya da boş ver, telefona not alırız.'' Bence de. Bu parlak fikrinden dolayı seni tebrik ediyorum. O kadar uğraşmaya ne gerek var değil mi? Teknoloji gelişti, vallahi gelişti.

Kağan, kapıya doğru ilerlerken hızlıca peşinden ilerledim. Kağan'ın attığı bir adımın alanına müteahhitler bina dikiyor. Pes yani.

Kağan'ın yanına geldiğimde soru sordum. ''İlk nereye gidiyoruz?'' Bunu sorduğumda kafasını bana çevirdi ve cevap verdi. ''Öncelikle resepsiyona gidip otelde kaç oda olduğunu öğreneceğiz. Merak eder gibi yani. Sonra hemen ardından kaç kişinin kaldığını.'' Fikir saçma geldi bana şahsen. Bize neden söylesinler ki? İçimden geçen düşünceyi Kağan'a aynen söyledim. ''Bize neden söylesinler?''

''Neden söylemesinler?'' Ay, bu çocuk beni çıldırtacaktı. Ama bende inatçıydım. Kendimi tekrarlayarak karşılı verdim. ''Neden söylesinler?'' Kağan, hiç bekletmeden yine aynı cevabı verdi. ''Neden söylemesinler?''

''Neden söylesinler?'' Bu böyle devam ederdi sanırım. En sonunda Kağan, olduğu yerde durdu ve bana döndü. ''Söylersem rahatlayacak mısın?'' Onunla birlikte bende durmuştum. ''Evet.''

''Bence söylememeleri için bir sebep yok. Yani merak ediyor gibi görünmeliyiz. Onları gerçekten merak ettiğimize inandırmalıyız. Tereddüt ederek bile olsa söyleyeceklerine eminim.'' Bunu demesi bu kadar zor değilken uzatması saçmaydı ama her neyse onunla uğraşmayacağım. Ve bir kere de o, beni takip etsin diye önden ben gitmeliydim. Bana yetişemesin diye koşar adımlarla ilerlemeye başladım. En azında bana göre hızlı bir yürüyüştü bu. Kağan, arkamdan seslenerek durmama sebep oldu. ''Işıl! Ne yapıyorsun?'' Bunu bana sorduğunda kendi kendine gülüyordu. Gözlerimi kısarak Kağan'ın yanıma gelmesini bekledim ve sorusuna sorumla cevap verdim. ''Yaşadıklarımı yaşatmaya çalışıyorum.'' Sitem ile söylediğim bu sözlerden sonra kollarımı bağladım ve Kağan'ın pis sırıtmasını izledim. ''Böyle mi?'' Nefesimi yorulmuş bir şekilde dışarıya verdim. ''İlerler misin artık?'' Kağan, iki elini omuz hizasında yukarıya teslim olur gibi kaldırdı. ''Tamam ya, sakin ol, kızma.'' Bir şey söylemeden ilerledim.

ÇIĞWhere stories live. Discover now