ARKADAŞLIK

828 458 58
                                    

5.BÖLÜM

ARKADAŞLIK

En güvendiği insan mı sarmalardı sevdiğini en zor anında? Yoksa en zor anı mı sürüklerdi insanı en güvendiği insanı sarmalamaya?

Korkum, merakım, buradan kaçmak isteme sebeplerim bir bir artıyordu. Korkuyordum. Çaresizce düşmüş olduğum bu durum beni dehşete düşürmüştü. Gözümden bir damla yaş düştü o an. Kağan'a baktım. O hala yerde yarısı gömülü olan parmağa bakıyordu. Kağan bana baktığında onunla göz göze geldik. Gözümden düşen birkaç damla yaşa takıldı gözleri. Kendini tamamen yerdeki manzaradan soyutladığını hissettim. Yanıma daha da çok yaklaştığında ellerini yanaklarıma koydu ve gözyaşlarımı parmaklarıyla sildi. ''Ağlama. Işıl bizim şu anda güçlü olmamız gerekiyor. Bunlardan etkilenmememiz gerekiyor.'' dediğinde kulaklarım Kağan'ın sesine takılı kaldı. Ormandan gelen rüzgâr saçlarımı onun yüzüne doğru uçuruyordu. Bu ona annesini hatırlatıyordu. Aklıma gelen şey ile saçlarımı geriye doğru düzelttim. ''Kağan, ben daha fazla burada, bu otelde kalmak istemiyorum. Güçlü kalmak istiyorum ama olmuyor bunlarla karşılaştıkça bitiyorum. Güçlü kalamadığımı gördükçe korkuyorum. Ne yapmam gerektiğini kestiremiyorum. Nasıl oluyor bu? Biz nasıl, neden tüm bunları yaşamak zorunda kalıyoruz?'' dediğimde Kağan gözyaşlarımı silmeye çalışıyordu. ''Bak Işıl, ben de hiçbir şey bilmiyorum. Bildiğim tek şey bu olaylardan çok uzakta durmamız gerektiği. Bu yüzden yerdeki bu cesetten bir an önce uzaklaşalım. Olur mu?'' Kağan, yaşadığımız her şeye karşı mantığını koruyabiliyorken ben onun tam tersiydim. Mantığımı kaybediyordum. Bir an önce toparlanmam gerekiyordu çünkü ben, ancak kendimken yaşayabilirdim. Ben, hissettiklerim ile bendim. Kendimi bu şekilde buluyordum.

''Peki, o?'' diye yanda bize şaşkınlıkla bakan adamı gösterdiğimde Kağan'ın çenesi kasılmıştı. İsmini bilmediğim adam beklemediğim bir sakinlik ile konuşmuştu. ''Hayır, gerek yok. Ben kendim gidebilirim. Size de çok teşekkür ederim. Beni duyduğunuz ve yanıma gelip sakinleşmeme yardım ettiğiniz için.'' dedi ve muhtemelen otele doğru ilerleme başladı. O sırada Mete ve Güneş yanımıza geliyordu. Şaka mı yapıyordu birisi yoksa ben mi bir kâbus görüyordum? Hiçbir şey olmamış gibi davranmıştı adam.

Güneş yanımıza yaklaştığında merakı yüzünden bile okunuyordu. Kağan ellerini montunun ceplerine koymuştu. Güneş soru sorarak konuşmaya başladı. ''Ne oldu? Niye bağırıyormuş adam?'' diye sorduğunda Mete de yanımıza geldi. ''Ne olmuş adama?'' diye sorduğunda olanları Kağan açıklamaya başladı. ''Adam bağırıyordu çünkü bunu görmüş.'' dediğinde gözleri ile cesedi işaret etti. Güneş büyük bir telaş ile çığlık attı. O sırada Mete kocaman gözler ile bir bize bir cesede bakıyordu. Güneş galiba korkudan ağlamaya başlamıştı. Ve birde bağırıyordu. Anında yanımda duran Kağan'a sarıldığında konuşmaya başladı. ''Abi, ben istemiyorum. Şu an buradan gitmek istiyorum. Bu adam ya sizi de öldürürse. Ben çok korkuyorum.'' diye ağlamaya başladığı an kendinden önce neden bizi düşündüğünü merak ettim. Sonuçta herkes ilk önce kendini düşünürdü böyle bir durumda. Değil mi?

Kağan kollarını Güneş'e dolayarak, ''Sakin ol, bir tanem.'' diye Güneş'i sakinleştirmeye çalışıyordu. Mete bize hala gözleri kocaman bir şekilde bakarak konuştu. ''Bence bir an önce uzaklaşalım buradan yoksa birisi gelip tüm olanları üstümüze atabilir.'' dediğinde etrafıma baktım. Uzaklaşmak en mantıklısı olurdu. Evet, otelden çok uzaklaşmamıştık ama yine de o adam yüzünden çok daha ıssız bir yere inmemiz gerekmişti. Kendimi toparlayamamıştım henüz, gördüklerimden sonra fakat yapacak hiçbir şeyimin de olmadığını biliyordum. Şu anki çaresizliğim çok tanıdık geliyordu ve bu beni kötü hissettiriyordu.

Otele doğru ilerlemeye başladım. Diğerlerini beklememiştim çünkü muhtemelen onlarda gelecekti arkamdan. Şu an da en mantıklı olan şey buydu zaten. Her şey iyice karışırken benim kafamda aynı durumdaydı. Aklıma nedensizce telefonumu kurcalamak gelmişti. Bir merak ile telefonumu cebimden çıkardığımda annemin önceden gelen birkaç mesajını gördüm. Onlara cevap vermediğim için telaşlanmışlardı muhtemelen ama otele girince arayacaktım. Çünkü burada telefonumun çekme ihtimali çok azdı. Otelde bile zar zor çekiyorken burada çekmesi zor olurdu. Onlara bu durumdan asla bahsedemezdim. Hem gelip almak isterlerdi. Bu işime gelirdi belki ama onlara sadece yolların kapalı olduğunu ve evime hemen dönemeyeceğimi söyleyecektim. Onları da böylesine zor bir durumun içerisine itelemek bencillik olurdu. Onlara yalan söylemeyi sevmiyordum. Mutlaka içimde huzursuz bir şeyler oluyordu. Fakat bu sefer söylemek zorundaydım. Onlar için.

ÇIĞWhere stories live. Discover now