-9-

169 20 5
                                    

"Ee?"

"Eee?" Saçma bir şekilde ben de sorduğumda Chanyeol alnına hafifçe vurdu ve sabırsızca iç çekti. 

"Anlatacağım diye oturdun ama konuşmuyorsun."

"Ne diyeceğimi bilmiyorum."

"Sen ne diyeceğini bilmiyorsun?" dedi gülerek. "Başımıza taş yağacak."

"Keşke yağsa." dedim sıkıntıyla iç çekerek. Konuşmak için tam karşısına oturmuştum ama Chanyeol'a karşı hislerimi ona doğrudan söylemek beni ne kadar rahatlatacak olursa olsun, onu bu yükün altına sokmak bencillik olacaktı. Beni bir arkadaş, dost olarak sevdiğini biliyordum ve bunu kaybedebileceğimi düşünmek bile ödümü koparıyordu. Chanyeol'un bir saat içinde eşyalarını toplayıp, kaybolacağını biliyordum. Peşini bırakmazdım ama benimle görüşmek istemedikten sonra ne kadar ileri gidebilirdim ki? Kapıları üzerine kilitleyecek halim yoktu ki. Gitmek isteyeni kim tutabilirdi?

"Konuşmayacak mısın cidden? Az önce baya konuşmaya kararlıydın. Ne oldu?"

"Sanırım korkuyorum." dedim bakışlarımı kaçırdım. O yüzüme dik dik bakmaya devam ediyordu.

"Bu evin alfası sensin. Korkmaya hakkın yok." dedi dalga geçer bir sesle ben de gülmeye çalıştım ama olmadı. Düşündüğü gibi hayaletlerden, katillerden değil onu kaybetmekten korkuyordum. "Ben ciddiyim ama." dedi dayanamayarak. "Neler olduğunu anlat artık, meraktan çatlayacağım."

"Chanyeol, Jongin demiş ya sana 'Baekhyun başka birine aşık." diye. Doğru söylüyor galiba."

"Emin oldun mu artık?"

"Evet." dedim tüm cesaretimi toplayarak yüzüne baktım. Onu çok sevdiğimi biliyordum ama ona aşık olduğuma tam o an emin oldum. Bundan bahsetmek bile kalbimi antrenmandaymışım gibi yoracak bir hızla çarpmasını sağlıyordu. İlk maçımı kazandığımda hissettiğim o duyguların hepsini yeniden hissettim sanki. "Emin değildim ama şimdi eminim."

"Peki." dedi yeniden ciddileşerek. "Kim olduğunu söyleyecek misin?" Başımı sallayarak onayladım. Bana karşı benim gibi hissetmediğini çok açık bir şekilde biliyordum, arkadaşlığımızı mahvetmek üzere olduğumu biliyordum, bunun son dakikalarımız olduğunun farkına vardım. Ama onu yanında başka biriyle izlemeye de dayanamayacaktım.

"Öf!" dedim sıkıntıyla. Acaba bana kızar mıydı?

"Baekhyun söyle artık."

"Ben galiba hala sana karşı bir şeyler hissediyorum." Direkt aşık olduğumu söyleyerek onu korkutmak istemediğim için. "Biliyorum, başkasını seviyorsun." dedim o şaşkınlıkla bana bakmaya devam ederken. "Ama kaç gündür bunu düşüne düşüne kafayı yiyeceğim, kızdın mı bana?"

"Hayır." dedi hala şaşkınlıkla. Yüzünü çevirdi. Ne diyeceğini bilmiyormuş gibiydi. 

"Bir şey söylemek zorunda değilsin. Hiçbir şey yapmak zorunda değilsin. Sadece gitme." dedim. "Benden uzaklaşma. Ben bir yolunu bulacağım."

"Efendim?"

"Bir yolunu bulacağım. İçimden bu hislerle ilgili her şeyi atacağım. Sadece seni kaybetmek istemiyorum. Arkadaşlığımızı kaybetmek istemiyorum." 

"Hislerini yok mu edeceksin?"

"Deneyeceğim." dedim. "Beni gördüğünde rahatsız olmanı istemiyorum, aklında sürekli bunun olmasını istemiyorum."

"Geçen sabah 'aşık oldum galiba' dediğin bendim yani?" Emin olmaya çalışarak sordu.

"Sendin." dedim açık kahve gözlerine bakarak. "O kadar sersemdim ki Jongin yüzüme bağırana kadar anlamadım bile. Ama şimdi düşününce anlıyorum. Senden sonra kimseyle uzun ilişkim olmadı, kimseyi gerçekten sevmedim, kimseyle devam etmek istemedim. Sanırım eninde sonunda birbirimize kalacağımızı düşünüyordum. Bilmiyorum." dedim kendimi uzun uzun açıklayarak. "Sen hep yanımdaydın ve seni kaybedeceğimi fark edene kadar hiçbir şeyi anlamadım. Bencilce davranıyorum ama söylemesem gerçekten sıyıracaktım." Sessizdi, bir şeyler düşünüyordu. Muhtemelen iyi şeyler de değildi. Yüzünden anlaşılıyordu. Reddedileceğimi bile bile açılmıştım ama içimde sanki bana karşı daha iyi olur gibi bir umut beslediğimden herhalde, gerçekten incitiyordu. Sulanan gözlerimi görmesin diye mutfağa kaçmaya karar verdim.

lovefool//chanbaekWhere stories live. Discover now