"Yemeğini ye Doktor." dedi Albay ve önüne dönüp az önceden beri kesip durduğu zaten parcalanmış olan et parçasını ağzına attı. Basit bir yemek davetinde olmadıkları için masada son derece pahalı şaraplar ve yiyecekler vardı ve Taehyung ne yemek istediğine bir türlü karar verememişti. Albay onu tersleyince ise dudaklarını büzüp önündeki boş tabağa ve ardından masadaki lezzetli görünen yiyeceklerde göz gezdirdi. Et mi tavuk mu, içki mi şu mu, pilav mı mantı mı, çok özlediği jajangmyeon mu yoksa Güney'den getirtmek istediği ramenlere çok benzeyen o erişte mi seçememişti. Çaresiz bakışları tekrar Albay'ın profiliyle buluşunca bir süre ne diyeceğini unutup öylece izledi iri burnu ve keskin çene hattını. Tam konuşacaktı ki Albay ona dönmüş ve sessiz bir şekilde nefes vererek Taehyung'un önündeki tabağı eline almıştı.

Zaten bunu yapmasını bekleyen fakat yine de hiçbir şey söylemeden yapmasına son derece şaşıran Taehyung ise hafif aralanan dudaklarını usulca kapattı ve onun ne yaptığını, nelere uzandığını izlemeye başladı. Her ne kadar davetin başından beri Albay'ı kendiyle uğraşmak zorunda bıraktığı için mahçup hissetse de yardımlarını görmek hoşuna gidiyordu. Bir insan normal bir şekilde tabağa yemek doldururken bile nasıl bu kadar çekici olabilir aklı almıyordu. Kocaman kocaman kaplara boşaltılmış o yemeklerin hepsini birer birer incelemiş istisnasız hepsini işaret parmağıyla göstererek Doktordan onay istemişti tabağa koymak adına. Pekala, uslu bir şekilde tabağının önüne gelmesini bekleyen ve parmaklarıyla oynayan Taehyung da aynı şekilde ona sevimli geliyordu ama bunu belli etmemek için yüzüne çok bakmıyordu.

Onaylama ve yerleştirmeyle geçen saniyeler nihayet, Taehyung'un önüne dopdolu bir tabak konmasıyla sona ermişti. Fakat gerçekten o kadar dolu görünüyordu ki muhtemelen Albay'ın yüzünü izlemekten neyden ne kadar koyduğuna dikkat etmemişti. Tabii yine mızmızlanıp yarısını boşalttıracak hali yoktu, o kadar da memnuniyetsiz biri değildi. Bu yüzden de artık eline çubuklarını alıp soğumaması için önce erişteyi yemeye başladı, tadını ağzında hisseder hissetmez ise vücudunu tarif edilemez bir duygu kaplamıştı. Özlem olduğunu tahmin ediyordu çünkü Güney'de olsa çok da bayıla bayıla yemeyeceği bir erişte çeşidiyken şu an neredeyse soluksuz yiyordu. Yanakları tamamen dolmuşken tabağındaki hareketlilikle Albay'a döndü ve ne yaptığına baktı, resmen bifteği küçük küçük kesiyordu rahat yiyebilmesi için.

Aşık olunası.

"Teşekkür ederim." diyebildi nihayet ağzındakini bitirebilince, Albay ise önemli değil dercesine bir elini ete yöneltmişti yemesi için. Bu ikisinin ne yaptığı sahiden de muammaydı. Sanki masada onlardan başka kimse yokmuş da baş başa yemeğe gelmişler gibi davranıyor ve alttan alta cilve yapıyorlardı birbirlerine. Hoş, ikisi de cilveleştiklerini kabul edemeyecek kadar bihaberdi hislerinin derinliğinden ama durum böyleydi işte.

Gel zaman git zaman bu yemek de kazasız bir şekilde sona erdiğinde evin yardımcıları masayı toplarken herkes Orgeneral ve yeğeninin ağzının içine bakıyordu birkaç laf alabilmek adına. Ayrıca Albay Jeon ve Doktor Kim de bir saatten fazla süren fısıldaşmalarını bitirmişlerdi ortam sessizliği sebebiyle. Tabii yine de iletişime geçemiyor oluşları birbirlerini anlamada sıkıntı çıkarmıyordu. Albay doktorun ne kadar gergin olduğunu, doktor da Albay'ın kendisine ne kadar yardım etmek istediğini sezebiliyordu. Konuşmadan hislerini çözümlemek ikisinin de hoşuna gitmişti.

Ve gelelim asıl mezuya

Geldiğinden beri ilk defa abisinin gözlerinin içine bakabilen Taehyung, onun sakalları olduğunu fark etmişti. Normalde yüzünde en ufak kıl görmeye dahi tahammül edemeyen abisinin resmen ufak ufak çıkmaya başlamış sakalları vardı. Üstelik saç rengi de eskisinden daha bir açık gelmişti gözüne, demek ki görev gereği kendi fiziki tercihlerinden ödün vermekten çekinmemişti. Hoş, ne kadar imaj değişikliği yaparsa yapsın onu tanımayacak kadar da uzak değillerdi birbirlerinden, herkesi kandırabilir fakat kendi kardeşini kandıramazdı.

near here |taekook✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin