26. Ceza

12.8K 726 7
                                    

Jane yanında uyuyan kocasına bakarken onunla ne kadar mutlu olduğunu düşünmeden edemedi. Elini kocasının yanağına götürdüğünde yeni çıkmakta olan sakalları onu gıdıkladı. Çok büyük bir rüyanın içinde miydi yoksa gerçekten bir mucize gerçekleşip bu adam kocası mı olmuştu? Hala bunun gerçek olabileceğine inanamıyordu.

"Ne düşünüyorsun?" sorusuyla Jane adeta yerinden sıçradı. Kocası uyumuyor muydu yani? Öyle pat diye gözlerini bile açmadan konuşması onu korkutmuştu. 

"Korkuttun." dedi sitemle. İnsan bile bile birini korkutur muydu?

John gülümseyerek Jane'in gözünün önüne gelen saçını kulağının arkasına sıkıştırdı. "Çok hüzünlü görünüyordun." diye mırıldandı.

Jane başını iki yana salladı hızla. Onun yanındayken nasıl hüzünlü olabilirdi ki? Şu an adeta bulutların üzerinde uçuyordu. Ve bu adam bunu mu anlamıştı bakışlarından? Hem gözleri kapalıyken nasıl görüyordu onu? Gözlerini yarı aralayıp mı bakmıştı? Olabilirdi, kirpikleri o kadar uzundu ki bunu fark edememiş olmalıydı.

"Sadece mutluluktan uçacak kadar mutluyum John. Hiç bitmesin istiyorum. Bu rüya hiç bitmesin." 

"Her şey gerçek sevgilim." derken o da bu rüyanın hiç bitmemesini diledi tüm kalbiyle. Bundan daha mutlu olduğunu hatırlamıyordu çünkü. 

Jane birkaç kez üst üste gözlerini kırpıştırdıktan sonra gülümsedi. "Bugün ne yapıyoruz bakalım?" 

John gözlerini kapatıp "Imm..." dediğinde Jane bir planı olmadığını düşündü.

"O zaman ben söyleyeyim mi?" John gözlerini açıp ilgiyle başını salladı.

"Sadece el ele tutuşarak Roma sokaklarında gezmek istiyorum. Imm belki dondurma da alabilirsin bana. Ama önce seninle uzun uzun kahvaltı etmek istiyorum." diyerek doğrulduğunda John kolundan tutup onu yatağa geri çekti. Boynunu öperken "Kahvaltıyı biraz ertelesek mi?" dediğinde Jane kıkırdadı. En son saatler önce sevişmişlerdi ve John uyanır uyanmaz yine bunu istiyordu. Dudağını dişledi. Kendisi de bunu en az John kadar istiyordu. Bunu fark edince "Cazibeni kullanıyorsun ama!" diye isyan etti yalandan. John kıkırdadı. "Gel buraya."

***

Derin uyandığında Mila'nın kesintisiz uyumasına şaşırmıştı. Pamir onun yaşındayken geceleri rahat vermezdi. Belki de yorgunluktan uyanacak hali kalmamıştı zavallının. Saatlerce ağladıktan sonra mümkündü tabi. Mila ve Kevin'a bakarken baba kız ne kadar tatlı olduklarını düşünmeden edemedi. Burada eksik olan tek kişi oğluydu. O da kapıdan onlara masum masum bakıyordu. Derin bunu fark edince doğrulup oğluna eliyle gelmesini işaret etti.

Pamir paytak paytak annesinin yanına gelip yatağa girdi. Mila'nın yanağına dokunduğunda Mila gözlerini açıp şaşkın şaşkın bir süre etrafı izledi.  Sonra gözlerini tekrar kapatınca Pamir utançla başını annesinin göğsüne gömdü. Derin onun bu hallerine gülümserken Mila gözlerini açtı yeniden. Uyanmıştı bir kere. Bir çocuk uyandıktan sonra yetişkinler gibi tekrar uykuya dalmazdı genellikle. Derin minik Mila'ya gülümseyince o da ona gülümsedi. Pamir dönüp kardeşine baktı. "Uyanmış." diye neşeyle bağırınca Kevin birden gözlerini açtı. Derin utangaç bir bakışla ona baktıktan sonra "Günaydın." dedi.

Kevin gerildikten sonra  bir yataktaki kızına bir annesinin kucağındaki oğluna baktı. Onların sevimli hallerini görünce gülümsedi. "Böyle bir sabaha uyanmak gerçekten güzelmiş." dediğinde Derin gülümsedi çekinerek. Onun ne ima ettiğini biliyordu ama buna cesareti yoktu.

"Öyle." diyebildi sadece.

Pamir "Bende buraya uyuycam." dedi inatla. Bakışlarından kendi odasında uyuduğunda bir şey kaçırmış gibi hissettiği belliydi. Derin oğluna baktı bir süre. Kevin'a bakarak "Hep mi?" diye sorduğunda Pamir başını salladı.  Derin ile Kevin göz göze geldiğinde "Anne ve baba evlensin mi?" diye sordu Derin. Ve o an oğlu cevap verene kadar nefesini tuttu. Pamir başını salladığında nefesini verip ciğerlerini yeni havayla doldurdu. Bu rahatlama hissini seviyordu.

Her Şeyden Habersiz -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin