15. Bakıcı

14.4K 752 13
                                    

Jane bunu nasıl söyleyeceğini bilmiyordu. Sıkıntıyla dudağını dişledikten sonra ona dikkatle bakan Derin'e çevirdi bakışlarını. Başını iki yana salladığında Derin "Ne? Duymak istiyorum." dedi ciddi bir sesle. 

Jane yanındaki yastıkla yüzünü kapatarak "Çok utanıyorum." dedi.

"Yalan mı söyledin?" diye neredeyse çığlık attı Derin. Bu konuda nasıl yalan söyleyebildiğine inanamıyordu. Nasıl cesaret etmişti? Hiç mi korkmamıştı? Gerçek ortaya çıktığında delice utanacağından haberi yok muydu? Hem onu böyle güzel seven bir adama  nasıl yapabilmişti bunu?

Derin Jane'nin elindeki yastığı çekip arkadaşının yüzüne baktı. Onun pişman olduğunu görebiliyordu ama bunu yapmasına bir türlü anlam veremiyordu. "Neden Jane?" 

Jane parmaklarına bakarak "Peşimi bırakır diye düşündüm." diye itiraf etti. Ondan uzak olmak istemiyordu ama ondan kaçması gerektiğini düşünüyordu nedense. Ama dönüp dolaşıp onun yanında buluyordu kendini işte. Ve her defasında daha çok çekiliyordu o adama.

"Yarın ona doğruyu söylediğinde senden vazgeçecektir zaten." dedi Derin sinirle. Jane ne olursa olsun yalan söylememeliydi ona göre. Yalan konusunda fazlasıyla hassastı Derin. Bir insana nedensiz yere büyük bir yalan söylemek çok acımasızcaydı. 

"Bunu yapmayacağım." dedi Jane ciddi bir şekilde. 

Derin gözlerini dikmiş arkadaşını izlerken kaşlarını kaldırıp "Anlamadım?" dedi. Aslında anlamıştı ama Jane her zaman bu bakışları gördüğünde geri adım atardı.

"Anladığını biliyorum, söylemeyeceğim." diye inat etti. 

Derin bir süre oğluna baktı. O duyar korkusuyla sessiz ama sert bir şekilde "Söyleyeceksin." diye tısladı. Jane'in hatasını anlamak istemeyip üstüne inat etmesi onu deli etmişti o saniyelerde.

Jane sinirle koltuktan kalktığında Derin'in onaylamayan bakışlarıyla karşılaştı. "Neden anlamıyorsun Derin? Yıllar sonra elime bir fırsat geçti ve benimle evlenecek, neden bunu mahvedeyim ki?" dedi nazik bir ses tonuyla.

"Görmüyor musun o adam seni başkasının çocuğuyla bile kabul ediyor işte. Biraz kızacaktır belki ama sonra kendi çocuğunuz olabileceğini düşünerek mutlu olacaktır. Adam çocuğuna rağmen seni istiyorsa yalanına rağmen de isteyecektir" 

Jane dolan gözleriyle başını iki yana salladı. "O bana aşık olsa bu kadar sene dayanır mıydı? Mutlaka bir adım atardı, bana duyduğu sadece hayranlık Derin bunu görebiliyorum. Şimdi bana yardım etmek istiyor madem onunla evlenirsem bana aşık olabilir. Bu bir şans." 

Derin gözlerini devirdi. "Söyleyeceksin Jane, yoksa ben söylerim." diye tısladı. Jane en yakın arkadaşı olabilirdi ama John da onun arkadaşıydı ve böyle bir haksızlığın yapılmasına karşı koyacaktı. 

Jane yanağına bir damla yaşın süzülmesine izin verdikten sonra "Beni anlamıyorsun." diye fısıldadı. 

"Anlamıyorum." dedi Derin dürüst bir şekilde. Ve anlamak da istemiyordu. Yalanın hiçbir bahanesi olamazdı ona göre. Bir başkasını kandırarak nasıl mutlu olabileceğini düşünebilirdi? Bu resmen ikiyüzlülüktü. 

***

John bir süre yaşadıklarının şokunu atmak için boş boş dolandı sokaklarda. Jane hamileydi demek. Bu aslında  son zamanlarda neden dengesiz olduğunu da açıklıyordu. Onu hiç başka bir adamla görmemişti. Jane'in tüm adamları kendisine yaptığı gibi geri püskürttüğünü düşünmüştü hep. Yanıldığını anlamak canını sıkmıştı. Demek ki bu tavrı onaydı. 

Mila'yı seviyordu, çocuklarla anlaşabilirdi ama başka bir adamın çocuğuna babalık yapmak konusunda kararsız kalmıştı. Eğer başka bir kadın olsaydı arkasına bile bakmadan kaçacakken neden Jane söz konusu olduğunda her şey alt üst oluyordu? Neden tüm dengeler hep ona kayıyordu? Kalbi Jane söz konusu olduğunda fazlasıyla adaletsizdi.

Jane ile yıllardır iş dışında bile doğru düzgün konuşmamışken şimdi aynı evde yaşayacak olmak garp geliyordu. Üstelik bir de onun çocuğu olacaktı. Hiç yaşamadıkları flört aşamasını es geçebilirdi belki ama birden bir çocuğun sorumluluğunu üstlenmek... 

Yürürken Kevin'ın evinin önünde bulmuştu kendini. Yürüdüğü yollar onun kapısına çıkmıştı. Dertleşmeye, birine bir şeyleri anlatmaya ihtiyacı vardı. Kapıyı Melanie açınca "Burada mıydın?" diye sordu. 

Melanie omuz silkti. "Gitmeden önce biraz yeğenimle zaman geçirmem gerek diye düşündüm." 

Kevin yanlarına gelerek "Nereye gidiyorsun?" dediğinde Melanie John'a kızgın bir bakış attı.

 "Sana söyleyecektim. 3 gün sonra şehir dışına taşınıyorum. Şirket daha iyi bir pozisyon teklif etti." 

Kevin  "Demek yükseliyorsun." dedi neşeyle. Bir yandan da koca evde kızıyla yalnız kalmaktan korkuyordu. Evet ona bakabilirdi ama bir kişinin daha olması iyi hissettiriyordu. "Bir şeyler güzel olmaya başlıyor." dediği sırada John içeri girip kapıyı kapattı. "Madem haber sırası geldi ben de evleniyorum." dedi.

Melanie ve Kevin aynı anda "Ne?" dedi şaşkınlıkla.  

Melanie "Jane mi?" diye sordu. John başını sallayarak onayladı.  

Kevin "Hadi bunu içeride kutlayalım." dediğinde hepsi içeri geçti. 

John olanları anlatırken Mila kucağındaydı. "Öyle işte yakında Mila gibi küçük, sevimli bir bebeğin babası olacağım." dediğinde odada sessizlik hakimdi. Sonunda sessizliği bozan Melanie oldu. "O senin çocuğun olmayacak John." diyerek bir gerçeği dile getirdi. bu kızın bugün gerçekleri pat diye söyleyeceği gündü anlaşılan.

"Ne yapayım Melanie, hamile diye sevdiğim kadından vaz mı geçeyim?" dedi sıkıntıyla. Bu belki de tek şansıydı Jane ile olabilmek için. Gereken bir çocuğun babası olmaksa olurdu. Abisi olmaksa onu da olurdu. Jane ile olduktan sonra ona her şey kolay gelirdi.

Melanie "Yani aldıramaz mı? Sonuçta babasını bile bilmiyormuş." diye sordu.

"Ondan bunu istemeye hakkım olmadığını biliyoruz." dedi John kesin bir dille. Evet bunu kendisi de düşünmüştü ama bebekler mucizeviydi ona göre. Bunu kucağındaki minik varlık fazlasıyla kanıtlıyordu. Mila doğduğunda beri herkes yüzünde gülümsemeyle geziyordu. Onu gören minik bebek gülsün diye türlü şaklabanlıklar yapıyordu. 

Bir süre sessizlikten sonra Kevin konuyu değiştirmek için Melanie'ye "Sen gidince Mila'ya kim bakacak? Annem ve babam bugün arayıp erteledikleri dünya turuna çıkacaklarını söylediler. Çok heyecanlılardı." dedi.

 Melanie hüzünle abisine baktı. O da bırakıp gitmek istemiyordu ama onun da bir hayatı vardı ve hayat devam ediyordu.

John "Bakıcı buluruz." diye önerdiğinde Kevin kaşlarını kaldırmış John'a bakıyordu. 

"Kızımı bakıcı eline bırakamam. Hem iyi bakılması gerektiğini de biliyorsunuz. Yapılacak tek şey işe bir süre ara vermek sanırım." dedi sıkıntıyla. Aklına başka bir fikir gelmiyordu. 

Melanie "Belki başka bir yolu olabilir." dediğinde John ve Kevin ona bakıyordu. "Neden Derin'den rica etmiyorsun? Burada bakarsa eve geldiğinde oğlunu görmüş olursun. Kendi evinde bakarsa orada oğlunu görürsün. Sizin için de iyi olur." diye açıkladı. 

John alayla "O benim çalışanım." dediğinde Melanie gülümsedi.

"Kabul ederse Mila'nın bakıcısı olacak, kıza sözleşme falan dersen döverim seni." dedi neşeyle. Kevin ise bu fikrin güzel olduğunu düşündü. Tabi Derin kabul ederse...

oy ve yorumları unutmayııın :))

26.10.18 düzenlendi.

Edit 2: 20.06.2023

Her Şeyden Habersiz -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin