Who Has The Blood?

11- Bıçak

"Bu hal ne?!" Hange ve Isabel un savaşı yaparken Levi'ın oraya gelmesi ile durmuslardi.

Çünkü Levi kızgın bir şekilde onlara bakıyordu.

"Keki evinde yapmayacak miydin?"

"Malzemem kalmamıştı."

Isabel konuştu. "Hem çok eğleniyoruz abi. bak," Eline bir avuç un alıp Levi'a attı.

Levi hiç bir tepki vermedi. Üstüne konan unlara baktı.

"Sen.. Ağır bir cezayı hakettin."

Hange korkmaya başlamıştı. ama bu ustlerine atılan unla sona erdi. Ve birden un savaşı başlamıştı. Etrafta o kadar çok un tanecigi uçuyordu ki birbirlerini goremiyorlardı.

Ama en sonda bu savaşı bitiren Levi olmuştu. Çünkü bir anda duraklamisti.

"Abi, noldu?"

"Hange, burnun kanıyor."

Isabel hızla kahve saçlı kadına dondu. Hange elini burnuna götürdü ve gülümsedi.

"Hahah sorun yok merak etmeyin. Tansiyonum düşmüş olabilir. Hemen gidip geleyim."

Hange yanlarından ayrılıp lavaboya gitti. Levi ise Isabel'e döndü.

"Bu aralar hayatımda olan herkeste bir gizemlilik soz konusu. umarım bu gizemlilik sana bulaşmaz isabel."

Isabel kikirdadi ve elinde olan yumurtayı Levi'ın kafasına fırlattı. Levi karşısında küçük bir çocuk olduğunu hemde o küçük çocuğun canından çok sevdiği kardeşi olduğunu kendine defalarca kez hatırlatmak zorunda kaldı. Cunku eger başkası olsaydi onu toprağa gomerdi.

••••

"Hala geçmiyor lanet yumurta kokusu." Levi elindeki havluyla saçını kurularken salona girdi. Isabel, Hange'nin dizinde uyumustu. Hange ise Isabel'in saçıyla oynuyordu.

"Ev buram buram sabun kokuyor Levi. Yumurtadan eser yok."

"Senin sayende bu halde. Evinde yap getir dedim."

"Malzemem yoktu. Hem Isabel çok eğlendi görmedin mi?"

Levi iç çekti. "Neden kardeşime bu kadar yakın davrandığını anlamıyorum. Benimle daha fazla iletişim halinde olmak için mi?"

Hange duraksadı. Cunku Levi'ın hangi anlamda bunu dediğini anlamamisti.

"Benim küçüklüğüme benziyor."

"Isabel gayet olgun birisi, seninle alakası olduğunu dusunmuyorum."

"Levi sana burda durup kucuklugumu anlatmayacagim. Ama snein bana anlatman gereken şeyler var." Hange nazikçe Isabel'in kafasını koltuğa bıraktı ve ayağa kalkıp Levi'ın karşısına dikildi.

"Zeke ile neler konustunuz?"

"Onlar birsey sakliyorlar. Ve Mikasa'da baya bir gariplik var. Ayrıca çakma Levi kim onuda cozemedim. Bertholdt'a ulasabilsem cozucem bu işi."

"Adam tanım olarak aynı seni vermiş. Renkli gözlü, esmer, kısa boylu..."

"Böyle biri yok."

"Belki peruk takmistir, lens takmistir?"

"Kısa boylu?"

"Kendini kısa gostermistir. Yani bir sürü yolu var, daha eğik durmuştur."

Levi cevap vermedi ve mutfağa gitti. Klasik her zamanki gibi kendine siyah çay yapacaktı.

Hange de birkaç dakika sonra yanına geldi.

"Erwin seninle konuşmak istiyormuş ama aramalarına cevap vermiyormuşsun."