"Şimdi ilk seansının nasıl geçtiğini anlat hadi." Soner de otururken ilk önce en üstte duran sandviçlerimizi çıkarmıştım.

"İyiydi." diye kısa bir cevap verdi yine.

"Ama ne kadar iyi?" Geçiştirircesine verdiği cevaplar beni şüphelendiriyordu.

"İyinin kelime anlamı ne ise o kadar iyi." derken bakışları parkta geziniyor, bana uğramıyordu.

"Soner," dedim üzüntüyle. Ses tonumdaki hüznü fark edince bakışları bana dönmüştü. "Hiçbir şey anlatmadın değil mi?"

Sesli bir şekilde dile getirmese de bakışlarını kaçırması bana gereken cevabı vermişti. Anlatmamıştı.

"Neden?" diye sordum. "Alanında en iyi doktorlardan birisine geldik." Günlerce bunun için araştırma yapmıştım. "Ben sana seni kaybetmek istemediğimi söyledim. Sen de tedavi olmayı kabul ettin, şimdi neden böyle yapıyorsun? Anlatmak senin için kolay değil biliyorum ama böyle yaparsan ilerleme kaydedemeyiz ki." Soner anlatmadığı sürece kimse ona yardım edemezdi.

"Boşuna çabalıyorsun Beste," dedi ve devam etti. "Ben kendimden çoktan ümidi kestim. Sen de umutlanma, olmayacak duaya amin demek gibi bir şey bu."

"Yanılıyorsun." Bu konuşma daha başlar başlamaz tüm moodumu düşürmeye yetmişti. Soner'in kendinden bu denli ümitsiz olması hevesimi kırıyordu. "Senin gibi olup aldığı desteklerle sıfırdan doğmuş gibi harika bir hayat sürmeye başlayan çok insan var."

Soner için doktor araştırdığım sırada tonla hayat hikayesine denk gelmiş ve merak ederek hepsini okumuştum. Çoğu fazlasıyla yaralayıcı olmasına rağmen bunları yaşayan insanlar gördükleri tedavilerden sonra hayatlarına devam edebilmişti. Soner de onlardan birisi olacaktı, buna tüm kalbimle inanıyordum.

"Kişiden kişiye değişir." diyerek kestirip attı.

"Ne istiyorsun?" dedim, engel olamadığım sinirim açığa çıkmıştı. "Ben senin o uyuşturucu denilen zehirle kendini günden güne öldürüşünü mü izleyeyim? Bunu mu istiyorsun benden?"

"Seni en başından hayatıma almama sebebim buydu," Elaları yüzüme çevrildi. "Hakkımda hiçbir şey öğrenmeni istememe sebebim buydu. Kendi köşemde bir gün ölmeyi bekliyordum ve kimse benden bir beklenti içerisinde değildi. Seni hayatıma soktuğumda buna dur diyeceğini biliyordum. Buna engel olmak istedim ama sana hiçbir zaman engel olamadım. Bir şekilde kendi çabalarınla hayatımın merkezine oturmayı başardın. Şimdi sana git desem de gitmeyeceksin."

"Gitmeyeceğim," dedim. "İstersen yüzsüzlük de buna, istersen gurursuzluk. Sen bana bin defa da git desen gitmeyeceğim çünkü bunu her seferinde bunu gerçekten isteyerek demediğini bileceğim. İstediğin kadar kendinden umudunu kesmiş ol, istediğin kadar ümitsizliğe kapıl. Bir gün şu anki hâlinden çok farklı bir noktada olacaksın ve o zaman gelip bana 'sen haklıymışsın' diyeceksin."

Ben ondan umudumu kesmediğim sürece Soner istese de istemese de tedavi görmek zorunda kalacaktı ve benim de ondan umudumu kesmek gibi bir düşüncem de yoktu.

"Peki sen?" dedi sorarcasına. "Sen gerçekten böyle bir yaşantıyı mı istiyorsun? Yanındakinin sorunlarıyla uğraşarak mı geçirmek istiyorsun günlerini? Çok güzelsin, cıvıl cıvılsın, iyilik seversin, bir insanda olması gereken her özelliğe sahipsin. Sana benden daha iyilerini verecek çok erkek vardır çevrende. Sorunlu biriyle zamanını tüketmek yerine neden gidip onlara bir şans vermiyorsun?"

Konuşmanın gitgide saçma noktalara çekildiğini fark edince konuyu dağıtmak için gülümseyerek kafamı yana yatırdım. "Yaa," dedim cilveli bir şekilde. "Sen bana iltifat mı ettin?"

İZLER KALIR Where stories live. Discover now