"Neler olduğunu öğrenmeden gidebileceğimi mi sanıyorsun? Eğer öyleyse beni hiç tanımamışsın demektir sevgili kuzenim." Dedim.

"Bahar... güzelim bir kere de inat etmesen mi?" dedi Utku sesi yalvarırcasına çıkmıştı.

"Yok olmaz. Anlatın çabuk çocuk yok karşınızda. Delirtmeyin beni iyice ama önce ayna Levin. Çantandan asla eksik etmediğini biliyorum." Dedim emir vererek.

"Bak anlatacağım ama kendine zarar verme. Sana bir şey olacak diye ödüm kopuyor. Canını yakacaksın diye korkuyorum." Dedi Levin gözleri dolu dolu.

"Tamam, bir şey yapmayacağım. Söz veriyorum."

"Amcamla ettiğiniz kavgadan sonra ağlamaya başladın. Sinirlerin o kadar bozulmuştu ki yine hareket edemedin. Sonra odana gitmeye çalıştın ama yere düştün..." dedi ve derin bir nefes aldıktan sonra devam etti. "Aynanın karşısına geçip onun tokat attığı yanağına dokundun ve sonra bir şey yaptın. Aynı şeyi saçlarına dokunduğu için de yaptın..." dedi ve sustu ağlamaya başladı.

"Ne yaptım?" diye sorduktan sonra elimde tuttuğum aynayı yüzüme doğrultunca gördüm yanağımdaki sargıyı, saçlarımın kısalığını. Kendime bunu nasıl yaptım diye düşünmenin etkisiyle aynayı yere fırlattım. Levin oturduğu yerden kalkıp yanıma gelip beni sakinleştirmek için mi yoksa kendini avutmak için mi sarıldığını anlamadığım bir biçimde sarıldı. Utku ise olanları sadece izledi. Hiçbir şey söylemedi, sadece izledi.

"Sonra ne oldu? Biz nasıl buraya geldik?" diye sordum onu zorlukla kendimden ayırarak.

"Sahilden sonra içime bir kurt düştü uğrayıp bakayım dedim. Geldiğimde de baygın gibiydin. Sonra komşunuz da sesleri duymuş olacaktı ki geldi. Sonrası da burası işte." Diyerek kestirip attı Utku.

Ertesi gün...

Eve geldiğimde odama gitmeme izin vermemişti Levin. O gece onun odasında uyumam gerektiğini söylemişti ve öyle de yapmıştık. Bu sabah düne göre biraz daha iyi uyanmıştım. Leyla Abla erkenden gelmiş, kahvaltı hazırlamıştı bize. Bugün okula gitmiyordum rapor almıştı Utku. Ertesi günlerse hafta sonu olduğundan sorun olmayacaktı. Levin ҅ le birlikte kahvaltı ettikten sonra psikoloğumdan randevu almak için telefon etmeye balkona çıktığında kapı çaldı. Leyla Abla kapıya bakmam gerektiğini söylediğinde sallana sallana kapıya bakmaya gittim.

"Aaa, sen miydin?" diye sordum çünkü kapıda kişi Ediz ҅ di.

"Başka birini mi bekliyordun?" diye sordu gülümseyerek.

"Yok hayır, beklemiyordum da seni de beklemiyordum." Dedim açıkça.

"Seni merak ettim, nasılsın?" diye sordu ciddileşerek.

"İçeri gelmez miydin?"

"Immh, kusura bakma bugün de gelemeyeceğim. Sadece seni merak etmiştim, nasıl olduğuna bakmaya geldim." Dedi mahcup bir ifadeyle.

"Hıım anladım. Teşekkür ederim beni merak ettiğin için başkası olsa kaçarak uzaklaşırdı. Manyak bir komşuya sahip olduğu için." Dediğimde güldü.

"Benim için bir tehlike değil. Asıl tehlikeyi görmeden konuşuyorsun, güzel kız." Dedi gülerek ama gözlerinden karanlık bir ifade geçip gitmişti.

"Tehlike severim hem tehlike güzeldir içindeki korkuyu diri tutar." Dedim aynı şekilde.

"Tam anlamıyla iyi hissettiğin bir gün kahve içmeye çıkabilir miyiz?" dediğinde heyecandan ölecektim neredeyse.

"O-olur tabi." dedim ama kekelediğim için sinirlenmiştim.

"Peki o zaman görüşürüz."

"Görüşürüz." Dedim ve gittikten sonra kapıyı kapattım.

21.17Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin