26

202K 16.6K 10.4K
                                    

mor ve ötesi - Araf

Okuldan çıkışta önce eve gidip bilgisayarımı almış ve Soner'in evine giden otobüslerden birisine atlamıştım. Otobüs bir kez görmüş olsam da artık tanıdık gelen durağa geldiğinde inmiştim. Bir elimde bilgisayar çantam diğer elimde içinde annemin yaptığı dolmaların olduğu saklama kabını taşıyarak yolda yürüyordum. Neredeyse ceylan gibi seke seke yürüyordum kaldırımda ve bu elbetteki yanımdan geçenlerin dikkatini çekiyordu.

Hiç kimseyi umursamayarak devam ederken kolumun altında duran saklama kabındaki dolmaların dağıldığını kaptan çıkan sesle fark etmiştim ki yolda düzgünce yürümeye başladım.

Kısa süre sonra Soner'in evinin olduğu sokağa sapmıştım. Biraz ötedeki markete bakarak abur cubur tarzı şeyler alıp almamayı düşünürken kendi apartmanlarının önünde bekleyen Soner'i görmüştüm. Bir anlık duraksamanın ardından adımlarımı hızlandırdım. Sırtında okul çantası vardı, ellerini cebine sokmuştu, kafasını eğmişti ve ayakkabısının ucuyla yerdeki taşla oynuyordu.

Okul çıkışında birlikte otobüs durağına kadar sessizce yürümüştük. Ben bilgisayarımı almak ve üzerimi değiştirmek için kendi evime giden otobüse binmiştim, o da kendininkine binmişti. Aradan neredeyse iki saat geçmişti ve Soner onu son gördüğüm hâliyle tamamen aynıydı. Okul çantasını bile çıkarmamıştı. Eve girmemişti, beni bekliyordu.

"Selam!" dedim coşkulu bir sesle, yanına ulaştığımda. Soner sesimi duyar duymaz kafasını kaldırıp bana bakmıştı. Ela gözlerini çevreleyen kızarıklıkları fark eder etmez yüzümdeki ufak tebessüm yerini endişeye bırakmıştı. Tüm keyfim bir anda kaçmıştı. "Gözlerine ne oldu?" diye sordum korkuyla.

Ağladığını düşünmüştüm ancak hayır, gözleri dolu değildi. Ağlamış olabilecek birisine göre fazla kuru bile sayılabilirdi. Kendisi bu kızarıklığın farkında olmamış olacak ki "Ne olmuş?" demişti.

"Kıpkırmızılar." Bunu der demez gözlerini benden ayırarak arkasını dönmüş ve apartmana doğru yürümeye başlamıştı. "Bazen toz topraktan oluyor." Geçiştirici cevabı beni tatmin etmemişti. Doğruyu söylemediği ses tonundan dahi tahmin edilirken neyi gizlemenin çabası içerisindeydi? Okulda Ozanla kavga ettiği gün de aynı bu şekilde kızarıktı gözleri ve o gün ağladığını, o yüzden böyle olduğunu düşünmüştüm fakat yanıldığımı şimdi fark ediyordum. Ağlamanın çok daha ötesinde bir kızarıklıktı bu.

Soner apartmanın kapısına kadar ulaşmıştı ama ben hareket etmeden yalnızca onu izliyordum. Gizlediği bir şeyler vardı, belki bir hastalığa sahipti, belki çok daha başka bir şeydi fakat saklı tuttuğu bir şeylerin olduğundan şu an çok daha emin olmuştum.

Önce gözlerindeki kızarıklığı fark etmiştim sonra kıyafet dolabının çekmecesinde sayısız şırıngaları görmüştüm. Bugün okulda elleri titremişti ve yine bir bahane ile beni geçiştirmişti. Böyle bir hastalık mı vardı? Varsa adı neydi, belirtisi neydi, tedavisi neydi?

Ya da düşündüğüm gibi gerçekten hastalık mıydı?

Ceylin'in haftalar öncesinde attığı mesaj düştü zihnime.
Bazı günler Soner okula geldiğinde gözleri kıpkırmızı oluyor, ne malum onun da uyuşturucu kullanmadığı?

Alayla gülüp kafamı iki yana salladım. Fazlasıyla zoraki bir gülüştü. Bu düşünce aklıma gelir gelmez beynim direkt böyle bir şeyin olabileceği ihtimalini reddetmişti. "İmkansız." diye mırıldandım sadece kendimin duyabileceği bir sesle. "İmkansız..." Uyuşturucu onun hayatından abisini almışken Soner böyle bir şeyi kullanmaya kalkışmazdı.

"Gelmiyor musun?" Soner'in kulağıma sızan sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Gözlerim daldığı noktadan ayrılırken hâlâ olduğum yerde hareketsizce dikildiğimi yeni fark etmiştim. Apartmanın kapısını açmış olan Soner bir eliyle kapıyı tutarken bana bakıyordu. Kaşları hafifçe çatılmıştı, bir gariplik olduğunu fark etmiş olmalıydı.

İZLER KALIR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin