Cevaplar

770 84 60
                                    

Harry şu son birkaç saattir sadece oturup boş boş bakıyordu. Severus onun iyi olduğunu anladığında hemen Malfoy malikanesine cisimlenmişti. Harry, o zamandan beri tek bir kelime bile söylememişti. Severus bunun tam olarak neyden kaynaklandığını anlayamamıştı. Voldemort'dan mı yoksa kendisinin söylediği kelime yüzünden mi? Sadece artık konuşmasını istiyordu. Kimseye bir tepki vermemişti. Diğerleri Severus'u takip edip onlarda cisimlenmişti. Eve geldiklerinde koltukta oturan Harry ve onun başında bekleyen bir Severus bulmuşlardı. Draco, Harry'i ilk defa böyle görüyordu. Sanki ruhu çekilmiş gibiydi. Defalarca seslenmesine rağmen Harry, ona göz ucuyla bile bakmamıştı. Herkes Harry'nin etrafına oturup onu beklemeye başladı.

Harry ise sadece düşüncelerini toplamaya çalışıyordu. Voldemort'la tekrar karşılaşmış ve yine hayatta kalmıştı. Dahası Voldemort, kendisini öldürmeyeceğini bile söylemişti. 'Ama neden?' diye sordu kendine Harry. Neden? Harry onun en büyük düşmanı değil miydi? Onu öldürmek için ailesini öldürmemiş miydi? Her şey boşa mıydı? Annesi ve babası bir hiç için mi ölmüştü? Ölümlerinin bir anlamı yok muydu? Harry'nin hayatına dair bildiği her şey bir bir yıkılıyordu. Bildiği her şey yalan mıydı yani. Şimdi neye inanacaktı? Bir tarafta ona yeni bir yuva, aile, arkadaş veren Dumbledore; diğer tarafta ise ailesini öldüren, kendisini de öldürmeye çalışan ama bir şekilde anlattıkları doğru gelen Voldemort vardı. Kime güvenmesi gerekiyordu? Harry düşüncelerine dalmışken aklına yine Voldemort'un gidişinden sonra yaşananlar gelmişti. Snape ona 'oğlum' demişti. Oğlum... Harry bu kelimeyi duymayı o kadar çok istiyordu ki. Annesi ve babasından beklediği bu kelimeyi Snape'den duymak onu biraz hüzünlendirmişti. Harry ne düşüneceğini bilemiyordu ama bir şeyi çok iyi biliyordu. Artık bazı cevapları hak ediyordu. Sorması gereken tonla soru ve alması gereken cevaplar vardı.

Snape ise ona yakın hissettiği için öyle seslenmişti. Başka bir açıklaması olamazdı. Onu oğlu yerine koymuş olmalıydı. Öyle bile olsa Harry bu kelimeyle oldukça mutlu olmuştu. Annesi ve babasına haksızlık olsa da bu kelime kendini bir başkası gibi hissettirmişti. İlk defa birinin oğlu olarak hissetmişti.

Düşüncelerinden kurtulup etrafa baktı. Gözlerini uzun süredir sabit bir noktaya dikmişti. Herkes karşısında yere oturmuş onu izliyordu. Bir tepki vermesini bekliyordu. Harry kımıldayınca herkes oturduğu yerde dikleşti. Harry yanında, koltukta oturan Snape'e baktı.

Adamın suratında endişeli bir ifade vardı. Sanki birkaç saatte yaşlanmış gibiydi ve beklentiyle bakıyordu Harry'e.

"Artık bana gerçekleri anlatacak mısınız?" diye sordu Harry. Sesi uzun zamandır kullanmadığı için çatallı çıkmıştı.

Bella, Snape'e en yakın kişi olarak elini tuttu, güç vermek istercesine. Onu cesaretlendirmeye çalışıyordu.

"Söylediklerimden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayabilir. Yine de öğrenmek istiyor musun?"

Harry için artık ne öğrendiği umurunda değildi. Sadece yalanlarla yaşamak istemiyordu.

"Artık yalan istemiyorum. Ya da saklanmış gerçekler. Bana her şeyi anlatın lütfen."

Severus uzun bir iç çekti ve arkadaşlarına baktı. Hepsi de ona yardım etmek için hazırda bekliyorlardı.

Draco gerçeğin bir kısmını bilse de o da öğrenmek için can atıyordu. Artık Harry'den bir şey saklamasına gerek kalmayacaktı.

"Öncelikle sana 'oğlum' dememin seni oğlum yerine koymamla alakası yok," diye başladı Sevrus. Harry'nin düşüncelerini duymuştu. Bu yanlış anlaşılmayı devam ettirip, Harry'den onun babası olduğunu saklayabilirdi ama artık bunu yapmak istemiyordu. Az sonra söyleyeceklerine kendini hazırladı. Harry'nin küçük ellerini kendininkilerin arasına aldı, gözlerinin içine bakıp devam etti.

Father and SonWhere stories live. Discover now