...

"Günaydın, Albay Jeon burada mı?"

Taehyung sırf aradığı kişiyi bulabilmek adına normal uyandığından bir saat daha erken kalkarak onun evine gitmiş ve bulamayınca da askeriyeye doğru yol almıştı. Albay ve emrindeki askerler şu an sınırda görevli oldukları için o kısma gitme konusunda biraz tedirgindi ama yine de revir açılmadan görmeliydi onu, bir hafta boyunca sınırda olacağından revire uğrayamazdı çünkü. Hem uyku sorunu hakkındaki psikolojik tedavi konusunu konuşmalı hem de geçen seferki EKG sonuçlarını paylaşmalıydı. Tanrı'ya şükür ki sonuçlar gayet iyiydi ve çarpıntısını da yorgunluğuna bağlıyordu. Fakat yine de o anı her düşündüğünde yanaklarına kırmızılık düşüyordu, resmen elini tutup kendi göğsüne yerleştirmişti.

"Hayır." dedi kulübe dışında elinde silahla nöbet tutan asker, yüzüne öylesine iğneleyici bir şekilde bakıyordu ki uzaktan gören kişi vatan haini sanabilirdi Taehyung'u. Gerçi...bir nevi öyleydi fakat kabullenemiyordu kendi ülkesi için olmasa da başka topraklarda bir hain olduğunu. "O sınır kapısında nöbetçi."

Duyduklarıyla olduğu yerde kalakalan Taehyung, gece için paniklemişti. Eğer kapıda duran kişi Albay Jeon ise Hoseok ile buluşması kesinlikle imkansızdı, üstüne üstlük bu gece oraya gidemeyeceğini söyleyecek biri bile yoktu. Hoseok'un kendini tehlikeye atıp da sınıra yaklaşmasını istemiyordu ama bunu nasıl önleyeceğini de bilmiyordu. Güney'de anlaştıkları üzere eğer bir gün buluşamadılarsa haftayı on güne tamamlayarak üç gün sonra tekrar buluşacaklardı ama Albay nöbete bugün girdiği için bir hafta boyunca sınır kapısında kalacaktı. Yani bu demek oluyordu ki iki kere Jung Hoseok'u boş gönderecek ve Güney'i endişelendirecekti. Ya onun bir hain olduğunu ve görevden vazgeçtiğini düşünüp bir ay sonraki buluşmaya Hoseok'u göndermezlerse diye düşünmeden edemiyordu.

Nefret ediyordu, yabancı olduğu bu ülkede acil durum içindeyken hiçbir şekilde onlarla iletişime geçememekten nefret ediyordu. Kuzey Kore devlet sisteminden de, halkı dış dünyadan soyutlamalarından da bu kadar kısıtlayıcı olmalarından da nefret ediyordu.

"Doktor?"

Taehyung solundan gelen sesle hemen o tarafa döndü, dalgın olduğundan dolayı ilk başta anlayamamıştı kimin geldiğini ama sonradan netleşti görüntüsü.

"Oh, Albay? Siz de mi buradaydınız?"

"Evet." dedi Min Yoongi onun tam yanında durarak, yüz ifadesi her zamanki gibi buz gibiydi fakat bunun mizacı olduğunu bildiği için artık takılmıyordu. "Ne yapıyordun burada?"

"Albay Jeon ile konuşmam gereken bir şeyler vardı da onu arıyordum, sınır kapısında nöbetçiymiş sanırım."

"Evet, öyle. Gitmek istiyorsan gidebiliriz beraber."

Taehyung başını sallayarak onu onaylayınca ikili beraber yürümeye başlamıştı, aslında herhangi bir muhabbet açmak istiyordu ama çekinmişti işte. Özellikle arkadaş çevresinden girerek Jimin hakkında düşüncelerini alma merakı vardı çünkü ikisi arasındaki şey diğerleriyle olandan epey farklı gibi görünüyordu. Hiç gülümsemeyen Min Yoongi'nin, sadece Jimin'in yanındayken gülümsemesinin başka bir açıklaması olamazdı. Ancak yine de bunu Jimin'e bile sorsa onca yakınlıklarına rağmen söylemeyebilirdi, en nihayetinde birçok ülke gibi burası da homofobik insan kaynıyordu. Belki kendi de öyle olduğunu söylerse söylerdi o kadar.

"Jeon'la konuşacağınız konu özel mi? Sabahın bu saatine gelince endişelendim doğrusu."

"Ah...hayır özel değil, yani ciddi bir şey yok sadece sonuçlarını paylaşmak istedim onunla."

"Test mi vermişti?"

"Evet, bir hafta sınırda olacağından revire gelemeyeceğini düşündüm o yüzden buraya gelmeye karar verdim."

near here |taekook✔️Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt