-26-

151 19 5
                                    


Bütün gece, bütün sabah ve son birkaç gündür aklını meşgul eden önemli bir soru vardı, Efendi'nin. Tamay, Agah denilen adamın ona yardım ettiğini söylemişti ama daha lise yaşlarında ki küçük bir çocuğa neden yardım etmiş olabilirdi? Daha doğrusu, bu yardımı karşılığında Tamay ona ne vermişti? Kimsenin kimseye karşılıksız yere iyi davranmayacağını biliyordu. Hayat çok güzel öğretmişti. Nedenini Tamay'a sormak için içinde inanılmaz bir istek yükseldi ama bunun bir süre daha beklemesi gerekiyordu, zira şuan önemli bir işi vardı.

"Efendi'nin beni unuttuğunu düşünmeye başlamıştım" dedi, yanında dikilen sarışın kadın.

Efendi kafasında dönen sorulara aldırış etmeyi bıraktı. Sarışın kadına baktı ve gülümsedi. "Sevgili kızım, Efendi verdiği sözleri asla unutmaz. İstediğini almana çok az bir zaman kaldı." Ayağa kalktı, kapıya doğru yürüdü. "Beni burada bekle. Onunla halletmem gereken küçük bir işim var. Daha sonra senindir."

Efendi, sarışın kadını arkasında bırakıp diğer odaya geçti. Son olaylardan sonra yerini değiştirmek zorunda kalmıştı ama işlerini çevirecek yeni bir yer bulmak çok zor olmamıştı. Küçük bir yangından sağ çıkmış, artık kullanılmayan evi birkaç günlük işlemden sonra yeniden işe yarar hale getirmişti.

Kolları ve bacakları bağlanmış, çaresizce uzanan adama baktı. Ona acımıyordu hatta umurunda bile değildi çünkü yaptıklarının bedelini ödemeliydi, herkes ödemeliydi. Sıra ondaydı. "Senin yerinde olsam şimdiden yalvarmaya başlardım."

Adam aniden gelen sese refleks olarak kafasını kaldırıp baktı. "Beni bağlayan sen misin?"

"Ben veya bir başkası ne fark eder ki?" Efendi, bağlı olan adamdan öylesine tiksiniyordu ki çıplak elle dokunmamak için eldivenlerini giydi.

"Umarım tüm bunların bir açıklaması vardır. Aksi halde buradan kurtulduğumda olacaklardan ben sorumlu değilim."

Efendi sadece güldü. "Buradan kurtulmana dair umutlarının olması gözlerimi yaşarttı. Neyine güveniyorsun, Salih? Savcı olan amcana mı? Ah, doğru. Yıllar önce seni pis işlerinden kurtardığı gibi yine kurtarır, değil mi?"

Salih biraz duraksadı, düşündü. Aradığını hatırlaması yalnızca iki saniyesini aldı. Yüz hatları gerildi. "Sen neden bahsediyorsun?"

"Neden bahsettiğimi çok iyi biliyorsun." Efendi eldivenlerini giymişti. Şimdi elinde bir fotoğraf tutuyordu. Bu, az önce yanında duran sarışın kadının fotoğrafıydı.

"Nasıl olabilir? Kimsin sen? Beni neden bağladın?"

Efendi, fotoğrafı adamın yüzüne yaklaştırdı. "Onu hatırlıyor musun?" diye sordu, sakindi. Cevap vermeyince sinirlendi. Salih'in çenesini sıkıca kavradı. "Onu hatırlıyor musun?" Bağırdı. Artık sakin değildi.

Salih fotoğrafa bakmamak için direndi. "Hayır, bırak beni. Hatırlamıyorum."

"Hatırlıyorsun değil mi? Bu yüzden bakamıyorsun. Ne kadar iğrenç bir adam olduğunu anımsıyorsun bir kere daha."

"Yalvarıyorum, sana yalvarıyorum. O fotoğrafı gözlerimin önünden çek." Salih'in gözleri dolmuştu. Belki korkudan belki de eskiden kalma şeylerin karşısına yeniden çıkmasından. Terlemişti, her geçen saniye vücuduna yayılan baskı yüzünden.

Efendi yeniden bağırdı. "Ne bu şimdi Salih? Yoksa pişman mı oldun? Sen iğrenç bir herifsin. Eğer bir şey yapıyorsan onunla yüzleşmeye cesaretin olmalı. Korkağın tekisin."

"Özür dilerim, özür dilerim. Bilerek olmadı yemin ederim. İsteyerek yapmadım."

"Nasıl oldu, peki? Bunu yapman için seni Aslı -sarışın kadın- mı zorladı?"

Oyuncak Zaferler (B×B)Där berättelser lever. Upptäck nu