8

220K 17.1K 13.1K
                                    

Duman - Dibine Kadar

Sabah okula gelir gelmez ilk işim lavaboya gidip yüzüme su vurmak olmuştu. Gece geç saatlere kadar İngilizce ödeviyle uğraştıktan sonra uyuyasım gelmemişti. Sabaha kadar şarkı dinleyip test çözmüştüm, şimdiyse bunun bedelini açılmayan göz kapaklarımla ödüyordum.

Yüzüme birkaç kez su çarptıktan sonra çantamdan çıkardığım mendille yüzümü kuruladım. Uyku saatlerim hep çok düzenli olmuştu, gece uyuduğum saat aralığı ve sabah uyandığım saat aralığı genellikle aynı olurdu. Bünyem gece uyanık kalmaya alışık olmadığından bugün fazlasıyla yorgun hissediyordum kendimi.

Yüzüme son bir kez aynada göz gezdirdim. Gözlerimin içi kıpkırmızıydı, onun dışında farklı görünen bir şey yoktu. Bunun için de elimden bir şey gelmeyeceğini bildiğimden elimdeki mendili köşedeki çöp kutusuna atıp lavabodan çıkmak için kapıya doğru yürümeye başladım. Kapıya birkaç adım kala kapı hızla açıldı ve duvara çarparak büyük bir gürültü çıkardı. Kaşlarım çatılırken kol kola içeriye giren Ceylinle Meryem'e ters bir bakış attım. "Yavaş olun biraz."

Bir adım daha önde olsaydım kapı sert bir şekilde bana çarpabilirdi. Ben olmasaydım bir başkası olabilirdi, ortak kullanıma açık bir yerde bu denli düşüncesiz davranmaya hakları yoktu.

"Sağ ol uyardığın için," dedi Ceylin alayla. Dudaklarını büzdü. "Bir dahakine öyle yaparım Pollyanna."

Kime neyi anlatmaya çalışıyordum ki ben? Bıkkınlıkla nefesimi verip yanlarından geçerek kapıya yöneldiğim sırada Ceylin benden önce davranarak kapının önüne geçti. Sırtını kapıya yaslayarak bir elini omzuma götürüp beni geriye doğru ittirdi. "Dursana sen biraz." Elimin tersiyle onunkine vurarak omzuma değen elinden kurtuldum. "Ne yapıyorsun? Çekil önümden."

"Geçen gün sen ne saçmaladın öyle mesajlarında?"

Evet, karın ağrısı belli olmuştu.

"Sen söyle," dedim kollarımı birbirine bağlarken. "Saçmaladım mı yoksa haklı mıydım?" Bana kalırsa fazlasıyla haklıydım ama elbette ki Ceylin bunu sonuna kadar inkar edecekti. Kendi gururuna asla yediremezdi bir 'ucubeden' hoşlanmayı.

Sorun onun Soner'den hoşlanması değildi. Sorun, ona karşı duyguları varken yanında başkaları olduğunda Soner'i devamlı kötülemesi, küçük düşürmeye çalışmasıydı. Allah aşkına bu nasıl hoşlantıydı? İnsan sevdiği kişiye bunu nasıl yapabilirdi? Vicdansızlıktı bu resmen.

"Tabiiki de saçmaladın." Yüzünü buruşturarak devam etti. "Ne sanıyorsun, sence bir ucubeden hoşlanacak kadar kriterlerim düşük mü?"

"Hoşlandığın kişiyi ucube diyerek kötülemek mi? Bu da yeni bir sevgi tarzı mı yoksa?"

"Ay sen ne saçmalıyorsun acaba?" Meryem'in sesini duyduğumda kafamı çevirip geride kalan ona baktım. Duvara yaslanmış bizi izliyordu. "Ceylin ondan hoşlanacak kadar düştü mü? Ne saçma senaryolar kuruyorsun kafanda sen öyle ya."

"Öyleyse ona o gün sorduğumda niye inkar etmedi, sorsana sen bunu bi' kankana." Meryem'in bakışları Ceylin'e çevrildiğinde ben de ona bakmıştım. Ben Ceylin'e yazdığımda bir şeyler yazıp yazıp silmiş ardından da sohbetten çıkmıştı. Bir daha da mesaj atmamıştı. Madem ortada böyle bir şey yoktu o zaman neden o gün direkt inkar etmemişti? Belli ki bu hoşlantıdan Meryem'in bile haberi yoktu.

"O an işim çıktı ve yazamadım. Cevap vermedim diye olağanüstü komplo teorilerinin doğru olduğunu mu düşündün?"

Kafamı iki yana sallarken bu ikisine asla laf anlatamayacağımın bilincindeydim. "Boş ver Ceylin ya. Çekil önümden gideyim hiç bunlarla uğraşamam."

İZLER KALIR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin