Bölüm 15: "Gözü Yaşlı Evlat" | Kısım 2

Comincia dall'inizio
                                    

Ustası kızdı, kıza sulanıyor diye azarladı. Vahit iki büklüm bir halde dükkândan çıkmadan önce, "O Cennet Yel'in kızı... Hani şu gözlü yaşlı kız," dedi, uyarırcasına. "O kızın hakkına girme, yetim ve öksüz gör o kızı..."

Vahit kızın peşine takıldı, ince belinin altından bir sağa bir sola salınan bacaklarını seyretti. Edepsiz bakışları yakalansaydı Şirin'den epey bir dayak yiyeceği belliydi ama o yakalanmamayı başardı. Havadan sudan konuşarak, kızın billur sesini dinlemeye çalıştı ama kız, hiç konuşkan değildi. Hâlbuki yedi yirmi dört, kapıları örtenken ya da perdeleri aralarken, hatta domates doğrarken, sofrayı sererken, her an her saniye evde annesiyle çene çalan bir kızdı. Annesinin salonda kendini yalnız hissetmemesi için papağan gibi aynı sözleri tekrar etse bile durmadan konuşurdu Şirin.

Şimdi yanında tanımadığı bir oğlan olunca diline pranga vurulmuştu, o başkaydı.

Vahit, dilediği gibi sohbet edemedi ama çuvalları taşıma bahanesiyle Şirin'in evine girip de, salonda bir başına yatan kadını görünce anladı, bu beyhude güzelliğin altında çileli bir kız olduğunu. Onun çaresizliğine acımak yerine onu gözünde büyüttü, 'Cesur ve fedakâr bir kız,' diye yapıştırdı iltifatları.

Şirin davet etmediği halde salona kadar girip Cennet'e selam verdiğinde telaşlanmış kız arkasından kocaman olmuş gözleriyle koşuvermişti. "Ne diye giriyorsun ya evime!" diye kızınca, Cennet olayı kavrayıvermişti hemen. Belli ki bu delikanlı kızını pek bir beğenmiş, peşine takılmıştı. Oğlanın yüzündeki o tatlı tebessümde zarardan değil, meraktandı.

Cennet Vahit ile orada tanıştı. Başta, Şirin annesinden utanır diye korktu, pek muhabbet edemedi ama sonradan gencin kelamlarından ne kadar edepli olduğunu anladı. Bir daha da oğlanı görme fırsatı olmadı lakin orada onayı verdi.

"Sen bu çocukla görüş annem," dedi Şirin'e. "Bu çocuktan sana zarar gelmez."

Şirin annesi öyle deyince utanmış, konuyu bir daha açmamıştı ama Vahit peşini bırakmayıp, her çarşıya dolandığında onu yakalayarak iltifatlar edince, dili çözülüvermişti. Yüzünde büyük bir tebessüm, elinde sarı bir çiçek ile eve girer, hemen annesinin yanına çöker ve "Vahit hediye etti," diyerek çiçeğini gösterirdi. Ardından ikinci, beyaz bir çiçeği çıkararak "Bunu da Cennet anneme ver, dedi," diyerek çiçeği annesinin saçlarına kondururdu.

Cennet kızının ne denli aşık olduğunu bildiğinden, bir gün Sedat'a anlattı olayı ama daha "Kimdir, necidir bu Vahit?" diye sormadan kestirip attı konuşmayı. "Ben onlara kız mız vermem!" diye bağırdı.

"Öyle olmaz Sedat. Kızımız evlilik çağına geldi, o da kendi yuvasına kursun, etsin. Sonra Sedat Yel'in kızı evde mi kaldı desinler?"

"Öyle adama varacağına evde kalsın daha iyi!" diyerek çekip gitmişti baba olacak adam. Kızını pek bir sevdiğinden, hangi haneye gireceğini merak ettiğinden değildi tabii, hareketleri. Şirin'i evlendirmeyi hiçbir zaman düşünmemişti, bencil yüreği.

Vahit'te kendi ailesine "Bana Şirin'i alın," dediğinde istememişti ailesi genç kızı. "Koca köy senin peşinde, sen de vara vara Yel'in kızına mı vardın? Yok, olmaz o kız," demişlerdi.

İki ailede bu sevdayı onaylamadıkça, çizilmiş kader bir yolunu bulup, labirenti andıran bu fani dünyada iki genci bir araya getirmişti. İki masum kalp, bir arada atmak, aynı ritmi tutturmak için onlar dışındaki herkesin onayını almak zorundaymış gibi karşı çıkanlar, sert darbeler indirdi bu aşka.

Üç yıldır evden başını çıkarmamış, kendini annesine adamış kızın adı çıktı bir anda, 'Köyün delikanlısını ayarttı,' diye. Onun annesinin ve babasının durumu iyi niyetli değil, kötü niyetli söylentilere yol açtı. "Gözü yaşlı kızın ne suçu var? Ona sahip çıkmalıyız," demek yerine "Anasının babasının hali belli, kız ilk bulduğu kapıya atlayacak. Aman ha dikkat edin," dendi.

Alp YıldızlarıDove le storie prendono vita. Scoprilo ora