Bölüm 30

11.7K 458 266
                                    

Selamünaleyküm.

Nasılmış benim canlarım?

Bu bölümü sevgili Dildâde'nin yazarı -aynı zamanda yakın arkadaşım- olan hilalozcann__ ile birlikte, kitaplarımızı birleştirerek yazdık. Umarım beğenirsiniz...

Bölümde hatam varsa affola...

Keyifli okumalar.
______________________________

"Zühre, fırına bakar mısın annem?"

"Bakıyoruuum!"

Dinimizin büyük bir hassasiyet ile üzerinde durduğu evliliğin amacında pek çok hikmet vardır. Bunlar, insanın yalnızlığını gidermesi, beraberlikte birlikte hataların düzeltilmesi, dünya ve âhiret hayatının mutlu ve huzurlu bir şekilde sürdürülebilmesi gibi etkenlere bağlıdır.

Öyle ki evlenen eşleri gönülden bir ip ile birbirlerine bağlayan Allah (c.c) Âraf suresi 189. ayette şöyle buyurmaktadır;

''Allah, sizi bir tek nefisten yaratan ve kendisi ile sükunet bulsun diye eşini de ondan var edendir.''

İslam dininin şartları altında yuva kuracak olan iki insanın bu bakımdan en önemli öncelikleri ise nikâh olmalıdır şüphesiz.
Şahitler huzurunda gerçekleşen bu nikâh ile de eşler bir nevi birbirlerine karşı söz vermektedirler aslında.

Saygı, sadakat, hoşgörü başta olmak üzere yaşadıkları en ufak bir olayda bile birbirlerine destek, yaslanacak bir omuz olma sözüdür de bu bir bakımdan.

Bugün, canım Elif'im ve onun hem bu dünyada geri kalan hayatındaki hem de âhiretteki yoldaşlığını kabul ederek iki dünyasını da inşallah güzelleştirecek olan Hamza'nın nişan günüydü.

Onlar kendi evlerinde yavaştan hazırlanmaya başlamışlardı. Sürekli hâlde Elif ile mesajlaşıyorduk. Saat onu on beş geçiyordu. Bizim evde dâhi tatlı bir telaş varken, dayımları düşünemiyordum.

Annemin isteği üzerine mutfağa girip etrafa güzel kokuların yayılmasına sebep olan fırına eğildim. Poğaçaların yaptığımız küçük şekillerinin şişip, kocaman olduklarını görünce memnunca gülümsedim, üzerleri de kızarmıştı. Doğrulup kafamı biraz geride tutarak kapağı açtım. Tahta bir spatula yardımı ile bir poğaçayı kaldırdım. Altının da piştiğini belli eden kızarıklıkla birlikte tepsiyi fırından çıkarıp tezgaha koydum.

Borcama hazırladığım kek hamurunu sürdüm bu kez sıcağa. Bir yandan 'Allah'ım lütfen çok güzel olsun, lütfen, lütfen, lütfen...' diye mırıldanırken diğer yandan ellerimi duâ eder gibi havaya kaldırıp yüzüme sürdüm.

"Sen yaparsın da güzel olmaz mı?"

Aniden belime dolanan elleri beklemediğim için müthiş bir heyecan kapladı bedenimi. Karnımda kelebek falan değil resmen arılar uçuşmuştu bir anda.
Üzerimde kalınca olan hırkama rağmen titrediğimi hissettim.

Çenesini sol omzuma dayayıp kafasını bana doğru çevirdi. Kollarını iyice sıkılaştırırken hafiften salladı bedenimi. Burnu başörtümün üzerinden boynuma dayanıp derince bir nefes çekti.

"Ohh, cennet cennet!" dedi dişlerinin arasından.

Tatlı tatlı gülümsedim. Vücudumu saran ellerin üzerine koydum ellerimi.

"Böyle şımartıyorsun şımartıyorsun, önünü alamayacaksın bak..."

"Çok şımarıyorsun ya Maşâllah!"

Dudaklarımı büzdüm karşılık verişine. Şakaklarımı buldu dudakları. Ufak öpücükleri yavaş yavaş yanağıma ilerledi. Dokunuşları içimi tittretti. Gözlerim kapandı, başım omzuna düştü.

ALHAYAWhere stories live. Discover now