28-Hain

15.8K 1.3K 494
                                    

Çağan bir haftadır evindeydi.. Odasından çıkmıyor, kimseyle görüşmüyordu ama en azından penceresi açıktı ve yıldızı yanındaydı.. Bu süreçte hepimiz, Gülfem'le Yaman'ın hazırladığı programa sadık kalmaya çalışıyorduk.

Çağan, zaman zaman, kendini kaybedeceğini anladığında bana 'dışarı çık' emri verip kapısını kilitliyordu. Yaman'ın söylediğine göre bu çok büyük bir gelişmeydi.

Bunu; yüreğime mutluluk ekmek, umudumu yitirmemem için mi çabalamak adına mı söylüyordu bilmiyordum ama ona inanmayı seçiyordum..

Bir akşamüstü Çağan uyuduğunda, dayım ve yengem beni yanlarına çağırıp gitmeleri gerektiğinden bahsettiklerinde, Çağan'ı ilk kez gerçekten anladığımı hissetmiştim ve bu bana inanılmaz bir acı vermişti. Çocuk konusundaki katı düşüncelerine delicesine hak vermeden edemiyordum artık.

Açık konuşmak gerekirse, gidişlerinin onda nasıl bir etki bırakacağını bilmemek de beni bir parça endişelendiriyordu. Onları gördüğünde, attığımız tüm adımlar sıfırlanıyor gibi gelse de, sanki burada olduklarını bilmek de farklı bir güç bahşediyordu ona. En azından ben böyle düşünüyordum.

Bütün bunların yanında; dayım ve yengem için de durum bir hayli zor olmalıydı.. İnsan; vatani görevi ve evladı arasında kaldığında.. Kim bilir neler hisseder, nasıl bir çıkmaza girerdi?

Şimdi, Çağan'ın odasında yan yana uzandığımız yatakta, yine elini tutan bendim. Son zamanlarda en sevdiğim aktivite buydu sanırım ama bugün, ailesinin gittiğini söyleme görevinin bana kalmış olmasının üzerimde bıraktığı müthiş ağırlık beni zorluyordu.

"Çağan.." dedim biraz çekinerek.

"Söyle güzelim?" dediğinde yerimde rahatsızca kıpırdandım.

"Dayımla yengem geldi dün." dedim ve derin bir nefes alıp oflayarak bıraktım.

"Ve gitmeleri gerektiğini söylediler." dedi Çağan. Şaşkın bakışlarımı yüzüne çıkardığımda elimin sıkıldığını hissettim. Gözlerini kapatmıştı yine.

"Duymuş olamazsın."

"Duymama gerek yok. Çok bile kaldılar."

"Çok üzgünüm.. Ama mecbur olmasalar gitmezlerdi biliyorsun. Dayım en kısa zamanda döneceklerini söyledi."

"Üzülme.." dedi başını bana çevirip çenemi başparmağıyla okşayarak.

"Ve bir daha başkalarının yerine suçlu hissetme." diye ekledi sonra dikte edercesine.

Belli belirsiz gülümseyip dudağına minicik bir öpücük bıraktım. Amacım hemen geri çekilmekti ama Çağan buna izin vermeyerek öpüşünü derinleştirmeyi seçti. Çenemdeki parmağı orayı mesken tutarken, geri kalan dört parmağı da ensemdeki saçların altından tenimi kavradı.

Uzun soluklu olacağını sandığım öpüşmemizi bölen; Çağan'ın, dudağımı sertçe ısırması olmuştu ve bunu şehvetle değil, kontrolsüzlükle yaptığını anlamam uzun sürmemişti. Elini hızla benden çekmeye çalışsa da buna izin vermedim. Gözlerini sımsıkı kapattı.

"Bu kez farklı olacağını sanmıştım." dedi başını olumsuzca iki yana sallayarak. Sanırım atak geçirmeden atlatabileceğini sandığını söylüyordu.

"Gitmeyeceklerini sanmıştım.." diye eklediğinde, kast ettiğinin anne ve babası olduğunu ancak anlayabildim. Onu bu halde görmekten, onu bu hale getirenlerden; en az bana sırtını dönmesi kadar nefret ediyordum.

"Rüya.." dedi acı çeker gibi. Dışarı çıkmamı isteyeceğini biliyordum ve bu konuda yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Çaresizdim.

"Tamam.. Çıkıyorum.." dedim istemeye istemeye.. Ama elimi bırakmadı.

ZakkumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin