18

3.2K 321 700
                                    

O günden tam bir buçuk hafta geçmişti. Hyunjin artık yatalak değildi ama yine de zor yürüyordu.

Felix ise o günden sonra Hyunjin'in yanına uğramıştı. Daha doğrusu Hyunjin'in düşündüğü buydu.

Çünkü Felix her gece aslında onunlaydı. Changbin yüzünden sabahları gelemiyordu. Odaları ayrı olduğu için Felix gizlice mahsenden çıkıyor ve çok uzakta olmasada gizli ve tepede olan o küçük kulübe deki Hyunjin'i ziyaret ediyordu.

Geceleri gelip baş ucuna oturuyordu. Önce elini hafifçe anlına koyup ateşini ölüyordu. Daha sonra uyandırmak istemediği için elleyemediği yaralarını gözleriyle kontrol ediyordu.

Onun yürümediğini bildiği için rahattı. Sabah mahsene gitmeden yiyecekleri hazırlayıp baş ucuna koyuyordu. Daha sonra dağınık saçlarını yüzünden hafifçd çekerek dudaklarını anlına bastırıyordu.

Onu bir çocuğu gibi seviyordu.

Her gün bu döngü devam edip giderken bir gece Felix tekrar Hyunjin'in yanına geldiğinde bir şey fark eder.

Hyunjin'in yattığı yataktan birazcık daha karşıda olan bir sehpada bir yelpaze vardı. Bu yelpazeyi Felix koymuştu. Fakat o yelpaze şimdi Hyunjin'in yanındaki sehpadaydı.

Yani Hyunjin artık ayaklanabiliyordu. Bu oda çok sıcak olmalı ki Hyunjin o kadar daralıp ayaklanmıştı. Bunu eğer bu gece fark etmeseydi belki de sabaha Hyunjin buradan kaçmış olacaktı.

Bunu düşününce korkmuştu. Çünkü Hyunjin eğer bir vesvese ile buradan kaçarsa sonu hiç de iyi olmayacaktı. Hem ıssız bir ormanda, hem de her yerde maskelilerin olduğu bir yerdeydi.

Felix hemen kulübenin tahtaların koyduğu yerden çıkardı ve sabah gitmeden kilitlemek için göz önüne koydu.

--------

Gün aymadan gözlerini açtığında hâlâ o köşedeki koltuktaydı. Hızla kalkıp çıkmak için ayaklandı. Çantasını sırtladı ve Hyunjin'in yemeğini hazırlamak için mutfağa gitti.

Yine aynı özenle tepsiyi hazırladı ve Hyunjin'in odasına ilerledi. Fakat beklemediği bir şeyle elindeki tepsi yere devrildi.

Hyunjin yatakta yoktu.

Felix hemen elinden düşen tepsinin sesiyle kendini ayılttı ve küçük kulübenin tüm bölmelerini aradı. Hyunjin kulübede değildi.

"Siktir!"

Hızla titreyerek kapıya doğru koştuğunda kapının önünde gözü önünde durması için bıraktığı tahta parçaları yoktu.

Felix daha da titremeye başladığında korktuğu başına gelmişti.

Hyunjin o tahta ve çivilerle Felix'i oraya kilitlemişti.

Evet, Felix orada mahsur kalmıştı. Ne yapacağını bilemiyordu. Bu kalın ahşap parçalarını kırması imkansızdı. Burada kalmasını düşünmek yerine şuan Hyunjin'in nerede olduğunu düşünüyordu.

Ormada? Ormada bir çukurda? Şehirde? Changbin'in elinde? Maskelilerin birinde? Evinde?

Delirecek gibiydi. Ne yapacağını bilmiyordu yine. Ama daha fazla vakit kaybetmek istemiyordu ve ne yapacağını sakince düşünmek için koltuğa oturdu.

Buradan çıkması imkansız olduğu için illa ki birini çağıracaktı ve neden burada mahsur kaldığını anlatmak zorunda olacaktı.

Bu yüzden erkenden arayıp hem kendini hem Hyunjin'i kurtarmak için telefonu eline aldı.

Telefonu açtığında ise bir süre telefonla bakıştı. Kimi arayacaktı? Herhangi bir maskeliyi ararsa Changbin'in haberi olacaktı. Chan'ı arayamazdı. Çünkü her daim yanındaydı peki ya Minho?

Selfish | Hyunlix Where stories live. Discover now