29. BÖLÜM

74 5 1
                                    

Kapkaranlık bir yerdeydim vücudum tir tir titrerken önümü görmediğim hâlde yürümeye başladım. Bir anda bir ses duydum. Nereden geldiğini bilmediğim bu ses, "Aslı ışıkları aç," dedi. Bulunduğum yerde durarak etrafıma bakındım.

"Kimsin sen?" dedim. Yutkunduğum sırada bu sefer babamın sesini duydum. "Kızım o senin annen," dedi. "Hadi ışıkları aç."

"Annem mi?.. Baba neredesiniz, ben sizi görmüyorum!"

"Işıkları açınca göreceksin kızım," dedi annem fısıltılı bir sesle.

"Gözlerinizi görmeye ihtiyacım var," diye mırıldandım hiçbir şey görmediğim hâlde etrafımı ararken. Öne doğru iki adım attım. Hiçbir ses gelmemesi üzerine "Anne baba," diye bağırdım. "Gittiniz mi yoksa?"

Elimle etrafımı aramaya başladım. Bir anda ağlamaya başladım. "Gözlerinizi görmeye ihtiyacım var," dedim. "Işıkları açmam için gözlerinizi görmeye ihtiyacım var. Lütfen gitmeden sarılın bana. Ben, ben çok yoruldum."

"Yanıma gel..." Annemin sesi üzerine bulunduğum yerde durdum.

"Neredesin anne?" dedim titrek sesimle. Kıpırdamadan annemden gelecek olan cevabı dakikalarca bekledim. "Yoksa gittin mi?"

"Gittim..." dedi annem. Hemen sonra babam tekrar etti, "Gittim..." dedi.

"Nereye gittiniz? Hâlâ burada değil misiniz?"

"Hayır." Anne ve babamdan aynı anda duyduğum cevap üzerine hıçkırıklar içerisinde ağlamaya başladım.

"Neden gittiniz ki?" dedim. "Beni bu karanlıkta yapayalnız bırakıp gittiniz. Oysa karanlığa rağmen ben sizin için hâlâ buradayım... Ben korkmadım. Ben gitmedim. Ben bırakmadım."

Hiçbir ses gelmemesi üzerine yere çöküp nefesim kesilene kadar ağlamaya başladım.

"Gittiniz," diye mırıldandım. "Gittiniz. Gittiniz..."

Uyandım... Uyandım ve her şey bir kâbustu... Her yerim ter içerisindeydi. Derin bir nefes alarak yatağımdan kalktım. Elimi saçlarımın arasında gezindirerek pencereye doğru yöneldim. Pencereyi açarak tekrardan derin bir nefes aldım. Bir kez daha... Bir kez daha... Rüyamda gördüklerimi tekrardan anımsamak için gözlerimi birkaç saniyeliğine kapattım.

"Göremedim, " dedim gözlerim hâlâ kapalıyken. "Gözlerinizi göremedim, sizi göremedim. Kendimi bulamadım. Sizi kaybettim ve ben kayboldum. Kayboldum ama bu sefer kendimi bulamadım, bu sefer her şey, bu sefer herkes aldığı nefesi son kez verdi. Ama ben, nefes alıp almadığımı bile anlamadım. Sadece bitti. Her şeyle birlikte ben de... "

Saçlarımın arasında gezindirdiğim ellerimi boynuma değdirdim. Gözlerimi açtım. Pencereyi kapatıp odamdan çıktım. Odamdan çıkar çıkmaz gözüm istemsizce duvardaki takvime kaydı.

"Bugün 7 Mayıs," dedim gözlerimi takvim kâğıdında gezdirirken. "Yarın..." Cümlemi daha fazla uzatmadan bitirdim. Çünkü dudaklarımın arasından çıkan kelimeler kalbime büyük bir sancı yerleştiriyordu. Elimi birkaç saniyeliğine kalbimin üzerine koydum. Ağır ve derin nefesler alıp verdim. Daha yeni uykudan uyanmama rağmen bacaklarımda hareket edecek hâl yoktu. Kanepeye oturarak başımı iki elimin arasına aldım. Birkaç dakika öylece kaldıktan sonra Melek yanıma geldi. Hemen yanıma oturdu. Elini omzuma koyarak, "İyi misin?" dedi.

Sadece başımı sallamakla yetindim.

"Emin misin?" dedi.

İki elimin arasına koymuş olduğum başımı geriye doğru çekerek Melek'e baktım.

"Olayım mı?" dedim.

Melek hayır anlamında kaşlarını kaldırdı. "Sende bir şey var," dedi. "N'oldu?"

BANA ÇOCUKLUĞUMU VERWhere stories live. Discover now