KORUMANIN İÇGÜDÜSÜ

144 19 1
                                    

Yatağımda yaklaşık iki saattir oturup hayatımı düşünüyordum. Bu zamana kadar ne yaşadığımı,neler yaptığımı,nelerle mücadele ettiğimi...
Çoçukluğum  klasik değildi ilk başta. Sonra gençlik yıllarımda nasıl zorlandığımı hatırladım biranda. Vampir olmak çok garip ve güçlü bir duyguydu.
Zordu...
Ama ben aşmıştım o kadar zorluğu. Mesela babam.
Ben babamı en son vampir olduğum için bir doktor tarafından götürüldüğümde görmüştüm. Sonra buraya geri döndüğümde onun öldüğünü duyduğumdan beri herkese yasaklamıştım babamdan bahsetmeyi. İstemiyordum anıların beni üzmesini. Her ne kadar dışardan güçlü dursamda içimde hep bir eksiklik var benim. Yaşanmamış ve asla da yaşanamayacak olan farklı bir hayatım olmayacak benim. Bu hayatımdan memnun muyum diye soracak olursanız.
Koca br hiçlik derim.
Hatırlamıyorum ki ben yaşadıklarımı,asla aklımda öyle güzel anı tutmam mesela. Garip bir durum dimi. Vampir olmama da garip değil mi zaten. Basit bir yaşamda gelip  size biri vampir oluğunu söylese ne kadar inanırsınız. Bir düşünün derim sadece.

Banyoya ilerledim,duş alsam iyi olacaktı sanırım. Sıcak suyu açıp ardından soğuk suyuda açtım. Ardından oturup dolmasını bekledim. İlk başta kıyafetle mi girsem diye düşünsemde üstümdekileri çıkardım ve ılımsuya kendimi rahat bir şekilde bıraktım.

Banyodan çıktıktan sonra yatağıma  uzandım ve elime telefonumu alıp gelişigüzel bir şarkı açtım. Ruhumun da beslemeye ihtiyacı olacağını düşünerekten. Şansıma Alan Walker-Faded çıkmıştı. Seviyordum bu şarkıyı. Ritmindeki hayatı görebiliyordum mesela. Sonra aniden gözüme gelen mesajlar çarptı. Kimden olabileceği hakkında en ufak bir fikrim yoktu doğrusu. Zaten açınca da şaşıracağım bir kişidendi.  "Lacy...aslında mesaj atmayacaktım ama yine de sormak istiyorum sana"ilk mesajı buydu Jason'nun. Sonrasında ise "Sormak istediğim,yarın için bir rendavu olacak. Ama bu rendavu avlanmak olacak yanı sıra da bir tür gezi. Sadece sen ve ben"diye de devamını yazınca şaşırmıştım. Bunu beklemiyordum açıkçası. Sonrasında ise cevap alamadığı için aramış tabi ben banyoda olduğum için duymamıştım. Arayıp aramamak arasında kalsamda sonunda telefonumu elime aldım ve geçen aldığım numarayı tuşladım. Kulağıma telefonu yaklaştırdığımda alo diye karşıdan gelen tok ses ister istemez kalbimin hızlanmasına sebep olmuştu. Ama bunu hiç belli etmemek için yavaşça konuşmaya başladım. "Efendim Jason"dedim. "Mesajlarımı gördüğüne göre cevabımı alabilirim heralde"diye alayla sorduğunda hafifçe gülümsedim ve "Evet mesajlarını gördüm ve...
Evet aslında biraz gezip kafa toparlamak iyi olur"dedim ve görüşürüz diyip kapattım.

Üzerime okul formamı giydim ve biran önce okula gitmek için aşağıya indim. Annem kahvaltı hazırlamıştı ve üvey babamla oturup yapıyorlardı.
Evet bahsetmedim size benim bir üvey babamın olduğunu.
Gerek duymadım, zaten çok fazla olmamıştı annemin ikinci bir kocayı kabul edeli. Ama ben  etmemiştim etmeyecektim de. Benim sadece bir babam vardı o da öldü. Ve o günden beridir asla  da anmam babamı. Bu adam benim için bir yabancıydı. Ve ötesi de olmayacaktı.

"Günaydın anne ve size de günaydın.... Bay Albert"dedim ve bir sandalyeye oturdum. Annem bana hadi kahvaltını yap bakışları atmaya başlayınca hemen ayağı kalktım ve "Anne ben kahvaltı yapamam. Zaten okula da geç kaldım. Okulda atıştırırım"dedim ve annemin bir şey demesine fırsat vermeden kendimi dışarı attım. Servisi gördüğümde koşarak bindim arka koltuğuma oturdum sonra ise  okulun yolunu tuttuk.

Servisten indiğimde karşımda Jason'ı beklemiyordum doğrusu. "Günaydın"dediğimde çarpık bir gülüşle karşıladı. Bende omuz silkerek sınıfa doğru adımladım. Tabi yan yana gidiyorduk. Sınıftan içeri girdiğimde herkesin tatilden sonra kendine geldiği belli oluyordu. Tabi kampları biraz az sürmüştü ama ölmelerinden daha iyi olduğu kesindi. Hoca içeri girdiğinde tek düşündüğüm günün sonu olmuştu.

Son derse girdiğimizde içimdeki heyecan daha da artmıştı. Jason'a baktığımda onunda benden farksız olmadığı kesindi.

Ormana  deliler gibi koşmamız ve hızımızın daha çok artması keyfimi yerine getiriyordu. Jason'nı da unutmamak gerekir tabi.

Yarım saatte istediğimiz kadar avlanmıştık ve gücümüz eskisinden bile daha fazla olmuştu. Şuan ise ormanın tam ortasında uzanmış etrafın sesini dinliyorduk. Göz ucuyla Jason'a baktığımda onun da bana baktığını gördüm. Heyecanlanmıştım...
Ama  beni asıl heyecanlandıran Jason'nın yavaş yavaş bana doğru gelmesiydi. Ne yapacağını anladığım için onu bozmak istemedim ve yavaşça gözlerimi kapattım. Dudağında hissettiğim o tanıdık kan tadı vardı. Ama bu daha farklı olmuştu. Bu gerçekten muazzam bir güzellikti...
Yavaşça yumuşak öpüşüne karşılık vermek için hazırlanırken aniden Jason dudaklarını dudaklarımdan çekti ve kulağıma yaklaştırdı. "Herşeyi bilme acami aşık.....Seviliyosun"dedi ve yavaşça kulağımı öpüp geri çekildi. Biran kalbimin atmadığını düşündüm.  Aşık mı demişti o. Kim ?
Ben mi aşıktım ?
Neyden bahsediyordu Tanrı aşkına ?
Kahkasını duyunca Jason'nın; kafamı ona doğru çevirdim, elini uzattığında elini tuttum ve hızla beni kendine doğru çekti. Ardından "Evet aşıksın bana Lacy WATHSON"dedi. Sonrasında ise hızla ormanın çıkışına doğru koşmaya başladı.

Kalbime sormam gereken bir soruyla baş başa bırakmıştı Jason  beni. Acaba gerçekten aşık mıydım ben Jason'a ???

Soğuk bir kentin,buz gibi bir adamına aşıksın hepsi bu... diye beni açıkladı ilk defa iç sesim.Sonra tekar kayboldu ortalıklardan.

ACI KAN  (DÜZENLEMEDE)Where stories live. Discover now