KANIN İLTİŞAMI

340 30 4
                                    

Sabah erkenden kalkıp saçma sapan okulda zaman kaybetmekten nefret ediyordum. Zaten yeteri kadar beslenemiyordum bile. Bu beni rahatsız ediyordu, birde üstüne okulu çekmek daha da kötü oluyordu.
Bazen kendi benliğimi dinlemeye çok ihtiyacım oluyordu. Fakat bunu yapamıyordum daha doğrusu yapmaya vaktim olmuyordu. Yada mekanım olmuyordu.

Uyumadığım için hemen yataktan kalktım ve biran önce evden çıkmak üzere, üzerime kıyafetimi geçirip aşağıya indim.
Kahvaltı yapmayacaktım, zaten yapamazdım da. Kapıdan dışarı kendimi atınca içimde farklı bir duygu oluşmuştu birden. Garip ve bi o kadar da karmaşık mutluluk vardı.
Bunun korkunç birşeye dönüşmesini aklımda kurmadan telefonuma kulaklığımı taktım ve hayranı olduğum Avril Lavigne-Hush Hush şarkısı eşliğinde servisin yolunu tuttum.

Şarkı bana içimdeki o farklı dünyanın gizli kelimelerini fısıldıyordu sanki. Ya da heyecanına aşık olduğum adamın kalp atışlarına tanıklık ediyordu. Belki yüzlerce kez dinlemişimdir bu şarkıyı. Her defasında farklı anlamlar yüklensede kafamda,yinede o huzur verici özelliğini kaybetmezdi. Belki de bu yüzdendir defalarca kez dinlemememin sebebi.

Servisin olduğu yere geldiğimde hemen atlayıp arka koltuktaki yerime oturdum. Ve müziğin tekrar aynı tonuyla birlikte hayallerime devam ettim.

Hayatta en çok sevdiğim şeydir hayal kurmak, çünkü orada herzaman herşey yolunda oluyordu. Hiçbir kural tanımadan,hiçbir gerekçe sunmadan binlerce hatta milyonlarca hayal kurabiliyordum. Bu muhteşem birşeydir heralde. Bir vampir olarak neden hayal kurma gereği duyduğumu merak etmişseniz eğer. Nedenini bende bilmiyorum ancak sadece tek hissettiğim şey saf bir mutluluk. O kadar.
Kapalı bir kutudan ziyade derin,uçsuz bucaksız bir sonsuzluk olarak nitelendiriyorum ben hayal kurmayı ve asla da vazgeçebileceğimi düşünmüyorum.

Servis durduğunda gelmiş olduğumuzu anladım. Fakat herkesin inmesini bekledim.

Benim sıram geldiğinde hızla indim servisten ve sınıfın yolunu tuttum.

Sınıftan içeri girdiğimde sınıftakilerin planlar yaptığını gördüm. Bi gezi planı gibi. Çok geçmeden hoca içeri girdi. Dersin ne olduğu konusunda en ufak bi fikrim yoktu, taki okulun gözlüklü ama bi o kadar da tarz geometri hocası Bruce DEWELL içeri girene kadar.

Geometriden nefret ederdim ancak bu hoca beni geometriye bağlayan bi etken oldu.
Anlaşılan sadece bu kişi ben değildim, çünkü sınıfın bence en gereksiz kızı olan Betty'de bağlamış olacak. Çünkü neredeyse hocanın ağzına girecek kadar yakınlaşıyordu.
Pek ne söylediği belli olmasa da bu gezi diye tahmin ettiğimi soruyordu. Ya da onu bahane edip hocayı yemekte olabilirdi.

"Evet gençler! Beni dinleyin. Şimdi okul idare kararı olarak yarın bir kamp düzenleyeceğiz. Hepinizin orada olmasını istiyorum. Hazırlıklı gelin. Bir kampın nasıl yapıldığını eminim herkes biliyordur. Ona göre gelin. Evet şimdilik ders yok. Kamp hakkında bi kaç işim olacaktır. O yüzden yarın görüşürüz."
"Teşekkürler hocamm" diye cırlayan kişi tabikide Betty'di. Korkarım hocanın bu pekte umrunda olmamış olacakki direk sınıftan çıktı. Betty bozulduğunu çaktırmamak adına hemen telefonuna sarıldı. Bu da bir yöntem onun için heralde. Herkes boş dersin keyfini farklı türde geçirmeye karar vermişti anlaşılan. Bir on birinci sınıfta olmak bunu gerektirir anlaşılan.
Müzik dinleyenler,sohbet edenler ya da kitaplara kendini kaptıranlar olarak.

Benim favorim ise sadece yarınki kampı düşünmek olucak tabikide.
Çünkü bu kamp fikri çok hoşuma gitmişti. En azından birazda olsa beslenebilecektim. Aksi takdirde yavaş yavaş susuzluğum kontrolümden çıkmaya bşlayacaktı. Bu durum çok kötü sonuçlar doğurabilirdi.
Bu yüzden biran önce yarın olmasını temenni ediyordum. Zaten ruhum;

Mevsiminin son harabını yaşıyordu. Bu can alıcı susuzluk başka bir caniliği kaldırmasını istemiyordu...

ACI KAN  (DÜZENLEMEDE)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon