Birine kırıldım diye kendimi herkese kapatıyordum ve bundan gayet mutluydum. Aşk bana ne kadar uzak o kadar iyiydi.

Koluma değen soğuk parmak uçlarıyla yan tarafa döndüğümde Yamaç'ın başını yana yatırmış bana baktığını gördüm. İstemsizce telefonu tutan elim gerilmişti.

"Başlayacak bak sonra göremedim diye ağlama." dedi ve başıyla televizyonu işaret etti.

Bir ona bir televizyona baktıktan sonra telefonumu cebime koydum.

"Tamam oğlum bakıyorum ben."

Parmaklarını kolumdan çekmeden önce başını televizyona çevirdiğinde aklım oradaydı. Üşüdüğü için mi soğuktu eli? Hava soğuk değildi yani. İçimden 'Bana ne amına koyayım.' dedikten sonra tamamen televizyona odaklandım.

Maç başladığında dünyayla tüm bağlantım kopmuştu. Hızlıca ekrana baktım ve oyuncuların girişini izledim.

"Ersin oynamıyor mu ula bu maç?" Laz dayılardan birisi bağırdığında başımı ona çevirmeden cevap verdim.

"Oynuyor dayı çıkar birazdan." dedim ve sonra tekrardan kahvehane ölüm sessizliğine gömüldü.

Maç başladığında bizimkilerin formunun yerinde olduğunu görmek keyiflenmeme sebep olmuştu. İlk 15 dakika her iki tarafın da kaleye yürüyüp geri dönmek dışında bir şey gelişmemişti ama 16. dakika Ghezzal topu kaleye sürerek ilerlediğinde pür dikkat ekrana baktım.

"Hadi oğlum!" Tezahürat sesleri arkadan kulağıma geldiğinde ben de yerimde dikleşip eğildim.

"Hadi lan!" diye bağırdım istemsiz.

Şut çektiğinde nefesimi tuttum ve sandalyenin kenarından tutundum. Sonra boşa gittiğinde bir küfür savurup arkama yaslandım.

"Hay amına koyayım." Yanımdaki beden arkasına sertçe yaslandığında ona göz ucuyla bakıp tekrar önüme döndüm.

Taçtan dönen topu çeviren karşı takım bu sefer bizim kaleye doğru yaklaştığında forvetteki oyuncular koştu ama yetişemedikleri için iş defansa kaldı. Topu süren oyuncu buraya girerse topu kaybedeceğini anlamış olacak ki sert bir şut çekti kaleye doğru. Yamaç maçın heyecanıyla koluma sarıldı ve yumruk yaptığı elini dizine koydu.

"Koş lan!" diye bağırdığında onda olan bakışlarımı ekrana çevirdim.

Josef koşup havadan gelen topa kafa attı ve uzaklaşmasını sağladı.

"Oh be!" diyip ekrana baktım.

————

Maçın 87. dakikasındayken skor 2-2 olduğu için herkes diken üstünde nefes bile almadan televizyonu izliyordu.

Stresten yaktığım 4, sigaramı söndürdüm, heyecanım öyle bir hat safhadaydı ki her an ayağa kalkabilir gibi oturuyordum.

Yanımdakinin de benden hiçbir farkı yoktu. 87 dakikadır koluma uyguladığı bir takım işlemler yüzünden kısa süreli doku kaybı yaşamıştım herhalde, vicdansızın eli amma ağırdı.

Stresle televizyonu izlerken tam 89. dakika Rıdvan beklenmedik bir şekilde topu kaptı ve zaten kaleye yakınken Rosier'e pas attı. Rosier havadan gelen topa kafa attığında kaleye giren topla beraber herkes ayağa kalktı.

"GOL ULAN GOL!" diye bağırıp ayağa fırladım ve kim olduğunu unutarak yanımdaki bedene sıkıca sarıldım.

"KAZANDIK LAN!" Kollarımdaki beden neşeyle kahkaha atıp sarılışıma aynı sıkılıkta karşılık verdi ve başını omzuma yasladı.

Düşman (bxb)Where stories live. Discover now