yirmi beş

11.7K 944 262
                                    

Sinan,

Özgür'le birlikte yürürken ikimiz de sessizdik çünkü daha önce hiç normal insanlar gibi yan yana yürümemiştik. Hep bir kavga, bir tartışma olduğundan buna gerek duymamıştık daha doğrusu.

Mesela bazen düşman olmasak nasıl anlaşırdık düşünmüyor değildim. Aslında bir zamanlar o kadar düşman değildik, Emirhan ve Yiğit'ten sonra haklı veya haksız bizim iletişimimiz de etkilenmişti. Önceden en azından fiziksel kavgaya girmezdik, şimdi birbirimize ağız burun dalıyorduk...

Başımı geriye atıp derin bir nefes aldım. Uzun süredir yürüdüğümüzden ayaklarım ağrımaya başlamıştı ama umursamadım. Kuşlar havada ötüşerek uçuyor, ağaçlar hafifçe sallanıyordu. Güneş uzun çam ağaçlarının dallarının arkasında kalmıştı ve böylece bizi bayıcı havadan kurtarıyordu.

"Sinan." Özgür koluma hafifçe dokunduğunda başımı ona çevirdim.

"Efendim?"

"Telefonun çalıyor sanırım." dediğinde cebimde titreyen telefonumun varlığını yeni hatırlıyordum.

Hızlıca elimi cebime atıp telefonumu çıkardım.

Selma hoca arıyordu, açıp kulağıma götürdüm.
"Alo?"

"Efendim hocam?"

"Sinan olduğunuz yerden geri dönebilirsiniz."

"Hocam bitirmedik henüz yarışı." dedim ekibe bakarak. Hepsinin yüzü bana çevrilmişti.

"Biliyorum ama iki öğrenci çok ciddi sakatlanmış daha fazla devam edemeyiz."

"Eve mi döneceğiz?" dedim şaşkınlıkla.

"Ne diyor?" dedi Sıla heyecanla doğrulurken. Susması için elimi kaldırdım.

"Maalesef, hadi çok geç olmadan gelin. Toparlanın akşama otobüsler gelir."

"O kadar mı erken? Nasıl sakatlanmışlar ki hocam?"

"Uçurumdan düşmüşler."

"Ne? Nasıl yani? Yaşıyorlar mı?"

"Ne oluyoruz oğlum?" Yamaç şaşkınca yaklaştığında Özgür eliyle onu durdurup çatık kaşlarıyla yüzüme baktı.

"Yaşıyorlar ama ciddi bir şekilde yaralanmışlar, siz hemen gelin."

"Tamam hocam." der demez kapanan telefonuma birkaç saniye boş boş baktıktan sonra bana merak ve endişeyle bakan gözlere döndüm.

"İki öğrenci çok ciddi yaralanmış uçurumdan düşmüşler sanırım. Gitmemiz gerekiyor."

"Oha amına koyayım."

"Kimmişler?"

"Bilmiyorum."

"Elimizi çabuk tutalım o zaman. Ne taraftan gideceğiz?" dedi Özgür haritaya bakarken.

"Şuradan." diyip elimle gösterdim ve yürümeye başladım.

Diğerleri de beni takip etti.

————

Batuhan,

Vicdan azabından ağlamama çok az kalmıştı.

Kalbim çok acıyordu. Birini üzmekten nefret ediyordum ve bu zamana kadar birinden kötülük görmediğim sürece kimseye kötü de davranmazdım. Barış'a çok haksızlık etmiştim. Neden öyle konuşmuştum ve neye bu kadar sinirlenmiştim bilmiyordum ama gerçekten çok pişmandım.

Haksızlık etmiştim etmesine ama kafamı kurcalayan bir şey vardı; biz onlarla zaten düşmandık, neden şimdi bu kadar kafama takıyordum?

Yatakta sırtını bana dönmüş saatlerdir uzanıyordu. Uyuyup uyanmadığına bakmaya bile çekiniyordum. Ters bir şey söylerse asla cevap vermezdim.Hatta ben bundan sonra asla onunla tartışmayacaktım. Bizimkilere bunu nasıl açıklayacaktım onu da bilmiyordum ama yapmayacaktım işte. Özrümü kabul edeceğini bilseydim onu da dilerdim ama yüzünü bana hiç çevirmiyordu.

Düşman (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin