13

4.5K 836 409
                                    

taehyungla sarılmamız bittikten sonra onun sokakta yavaş yavaş kaybolmasını izledim. kapıdan içeri girdiğimde babam pencerenin önündeydi ve suratında garip, çözemediğim bir ifade vardı. o an taehyungla uzunca sarıldığımızı gördüğünü anladım. aslında bu normaldi, ben temas etmeyi seven biriydim, o biliyordu bunu ama yine de, çocuğunun zaten  bir erkeğe göre biraz 'yumuşak' olduğunu düşünüyorken bir arkadaşıyla dakikalar boyunca sarılmasını izlemek eğlenceli olmayabilirdi. bana bir şey söylemedi. saniyelik bir korku hissettim ama sonra allah kahretsin, diye düşündüm. allah kahretsin, bir gün yaşanacak bu zaten, sadece bu kadar erken olmasa iyi olur çünkü şu an çok yalnızım. babam mutfağa girdi, ben de odama çıktım.

o günün sonrasında kendimizi inanılmaz bir taşınma telaşı içerisinde bulduk. beklememiz için bir sebep yoktu, ayın başında diğer evde olursak kira işini de zararsız çözmüş olacaktık, bu yüzden toparlanmaya başladık. ağabeyim ve babam, ayıptır söylemesi, bir erkeğin taşıyabileceği tüm kötü özellikleri yeterince taşıdıkları için mutfağı toparlama görevi bana verildi ve bu kararı ikisi de kolilemeye çalışırken sekiz tabak kırdıktan sonra verdikleri için onlarla dalga geçtim. odamı toparladım, götürmek istemediğim eşyalarımı ayırdım, kolilerin üst tarafına içinde ne olduğunu yazan ağabeyimi azarlayıp üst üste yığdımızda yazanları nasıl göreceğiz sen aklını mı kaçırdın yan taraflarına yaz hay allahım okumayan ben olacağım bir de, falan dedim, taşınma faslını böyle atlattık. 

garajı toparlamaya tüm arkadaşlarımız geldi. aslında pek bir işi yoktu ama vedalaşma ihtiyacı duydular diye düşündüm. namjoon hyung bitkilerini ayırdı, ben kitapları düzenledim, ışıkları söktük ve duvara montelenen bar masasını ayırdık. ''herkes kendi pufunu alsın,'' dedim. ''garajdan hiçbir şeyi götürmeyeceğim. masaları ve sandalyeleri almak isteyen alsın, kalırsa kasabadan birilerine veririz.'' şok içinde taehyung'a döndüm. ''koltuğun taksidi bitmeden iade edebiliyor muyuz acaba? gerçi seokjin hyung arasına bir şeyin sosunu dökmüş, boşver.'' o kadar huzursuz görünüyordu ki bana cevap bile vermedi. gün boyunca konuşmadık. 

sonra garaj boşaldı. içinde hiçbir şey kalmadı. ilk halinden tek farkı yerlerin ve duvarların daha temiz olmasaydı, hepimiz kaldırımda durup bir süre garajın ıssız halini izledik. ''hiç hoşnut değilim.'' dedi namjoon hyung ve aynı cümleyi baya bir tekrarladı. güldük, bir şeyler içmek için eve geçtiler, geride taehyung ve ben kaldık. ''bunlar da bizi arkalarında bıraktıklarını hiç fark etmiyorlar gerçekten, bakış açıları geyliğe hiç açık değil.'' dedim. gülmedi. baya bir sessiz kaldık.

''garajın kötü anısı iyi anısından çokmuş gibi hissediyorum.'' dedi taehyung birden.

biraz düşündüm. ''bu evin dayak yemediğim tek yeri garaj olduğu için sana hak veremeyeceğim.'' yine gülmedi. sinirlendim artık, çığlık attım ve sırtımı ona döndüm. bıktım bu halinden çeki düzen ver kendine, dedim ona. bu sefer o da bana kızdı ve şakalarıma gülecek hali olmadığını söyledi. ''yürü git evine o zaman, niye geldin halin yoksa,'' dedim. 

bir süre bakıştık. ''tamam,'' dedi taehyung sonra. 'tamam. olmadık yere birbirimize kızmayalım, ikimiz aynı taraftayız.'' 

kapının önüne bıraktığımız puflardan kendimize ait olanları garajın ortasına koyup oturduk. ''gerçekten bir şey hissetmiyorum taehyung ve bence bu üzgün olmamdan daha iyi,'' söylediklerime inanamıyormuş gibi bana baktı. ''ne var? hissetmiyorum işte, düşündüm baya bir, üzülme sen de.'' 

''küfür edeyim mi?''

sırıttım. ''et bakalım.''

''sikeceğim o babanı.''

sırıtmam kahkahaya dönüştü ve karnımı tutarak öne eğildim. o da güldü bu sefer. ''ağzına nasıl hiç yakışmaz anlayamıyorum gerçekten. bana bak bir de, aşırı iyiyim.'' fısıldayarak konuştum. ''sikeyim.'' 

pagsamo xxx vkookWhere stories live. Discover now