Cesed kokan satırlar - Bölüm 25

Start from the beginning
                                    

"Gecenin bir vakti ne tasarrufu Changbin?"

"İşte onların evi gece daha çok elektrik yazıyormuş. Sen niye bu kadar ataralanıyorsun anlamıyorum Beomgyu kardeşim."

"Lan Changbin, sen benimle dalga mı geçiyorsun? İngiliz bayrağı gibi nereye estiğin belli değil."

"Ben hak ve adaletin yanındayım."

"Sikerim senin adaletini, gel lan buraya."

Bir anda yerinden fırlayan Beomgyu ve ondan kaçmaya çalışan Changbinle birlikte gürültülü sınıf iyice tımarhaneye dönmüştü. Küçücük sınıfta itiş kakış derken bir anda açılan kapıyla birbirinin yakasına yapışan ikili, sahte gülümsemeyle yakalarını düzeltip yerlerine oturmuşlardı. Bunların üstesinden başkandan başka kimse gelemiyordu.

"Sınıf ahır gibi kokuyor. Az insan olun diyeceğim de sizde insanlık ne gezer. Oturun yerinize delirtmeyin beni. Şu elimdeki tebeşirleri gözünüze sokarım eve gittiğinizde sabaha kadar tebeşir tozu sıçarsınız."

Kızlar yüzlerini buruşturup başkana bağırmaya başladığında Changbin ve Beomgyu kedi yavrusu gibi yerlerine sinmişlerdi. Çünkü o lafların sözde değil de bizzat üzerlerinde icra olunacaklarını çok iyi biliyorlardı. Hatta deneyimlemiş iki bireylerdi.

"Tamam, kes. Başımı şişirdiniz yine sabah sabah. Duyuru yapmaya geldim ben ama yine ortalığı birbirine katıp beni delirttiniz. Neyse, dinleyin beni. Yarışmanın sonucu açıklanmış." Sınıftaki uğultu bir anda kesildiğinde ben çantamdan kitaplarımı çıkarıyordum. Kazanamayacağımı bildiğim için kimin kazandığı çok da umurumda değildi.

"Sonunda bir işe yaradınız. Jisung, yarışmanın galibi sensin. Tebrikler."

İsmimi duymamla birlikte bir anda sınıfta kopan gürültü ve omzuna konulan eller yüzünden sarsılarken tepkisiz bir şekilde kalmaya devam ettim. Mümkün değildi. O resimler içinde en basit ve kötü resim benimkiydi. Kazanma şansım hiç yoktu.

Başkan yüzündeki küçük ama içten gülümsemeyle sınıfı susturduğunda  arkadaşlarım hâlâ mutluluktan yerlerinde duramıyorlardı. Changbin az daha beni kucağına alıp havaya atıp tutacak duruma gelmiş, Beomgyu ve Younghoon yerlerinde hafif bir şekilde dans ediyorlardı.

"Başkan benim olduğuma emin misin? Kazanma şansım gerçekten hiç yoktu. Diğer resimleri görmüştüm ve hepsi çok profesyonelce çizilmişti." Çatık kaşlarım, ağzımdan çıkan hoyratça kelimelerim hâlâ olayı idrak edemediğimi ama en çok da kabullenemediğimi gösteriyordu. Kaybetmeye, görünmemezliğe o kadar alışmıştım ki böyle bir durumda nasıl tepki vereceğimi bilmiyordum.

"Evet, sensin. Zaten amatör oluşun hoşlarına gitmiş. Müdür özellikle resim yarışmasına önem vermiş, bu yüzden kazananı belirmek için üniversite öğretmenlerini davet etmiş. Diğer resimler profesyonelce çekilse de hiçbir duygu barındırmıyormuş, bu yüzden hepsi yavanmış. Ama senin resmin amatörce ama binlerce duyguya sahipmiş ve bu da çok hoşlarına gitmiş. Hatta resmini o kadar beğenmişler ki şehirler arası yarışmaya okulumuz adından aday olarak gönderilmiş."

Çok fazla şeyler söylemiş, açıklama yapmıştı ama benim aklıma takılan tek şey resmimin binlerce duygu barındırıyor olmasıydı. O an gözümün önüne gelen Minho hyungun bakışları derin bir nefes almama neden olduğunda şimdi daha mutlu hissediyordum kendimi. Yüzüme konan silik gülümsemeyle birlikte kafamı sallayıp arkadaşlarıma döndüğümde en içten gülümsemeyle beni izliyorlardı. Çünkü onlar da resmin benim için ne demek olduğunu ve tabloda birkaç dokunuş yapmak için nelere katlandığımı çok iyi biliyorlardı. Başarmıştım, sonunda özgürdüm.

𝑴𝒐𝒏𝒐 𝑵𝒐 𝑨𝒘𝒂𝒓𝒆 / MinSungWhere stories live. Discover now