Çalan şarkının isimsiz melodileri - Bölüm 12

1.6K 248 593
                                    

Dikkat dikkat! Bölüm sonu kalp krizine sepeb olabilir. Uyarmadı demeyin.

Bol bol ama var ya nasıl bol yorum istiyorum. Ne kadar çok yorum o kadar erken gelen bölüm. 

İyi okumalar güzellikler.

Bölüm şarkısı: (Hoppipolla) - 너의 바다(Your Ocean) (Mutlaka dinleyin çok beğeneceksiniz)

Küçük bir çocuğun kalbindeki saf sevginin mutluluğu artan her yaşında çiçek gibi solarak rüzgarla etrafa uçuşuyordu. Sabaha uyanma hevesi bir yerden sonra zorunlu bir duruma geldiğinde artık gerçekten tamamen büyüdüğünü anlıyordu insanoğlu.

Mutsuzluğun ne demek olduğunu anlayamadığım zamanlar gerçekten hayat yaşamak için katlanabilir bir yerdi küçük Jisung için. Ama zamanla içimde ışığı sönen küçüklüğümün oyun bahçesi bir yerden sonra unutularak terk edilmiş eski bir alana dönüşmüştü. Niye böyleydim niye böyle oldum sorularını yıllardır kendime soran benim aksime birçok kişinin elbet bir cevabı vardı. Vardı var olmasına ama hiçbiri gerçekliğin ne olduğunu bilemeyecek kadar gözleri gördüğü halde kör taklidi yapan kelimeler kadar anlamsız ve sahteydi.

"Arkadaşlar, gerçekten ne yapacağınızı biliyor musunuz? Bakın hafta sonu olduğu için müdürden çok zor izin aldım. Size yarışmayı kazanın demiyorum ama en azından lütfen sonuncu olmayın. Yıllardır sınıfımız sonuncu olduğu için müdür bizi her gördüğünde tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş sınıfı diyor. Bu sefer kendinize güveniyorsunuz dimi?"

Sunwoo elindeki defterle kendini yellerken bir yandan bıkkınlıkla gözünü spor salonundaki çocuklarda gezdiriyordu. Bu sefer kafasına takmıştı, sonuncu olmamak için gerçekten elinden geleni yapıyordu ama unuttuğu bir şey vardı ki bizim sınıf bu okulun en yeteneksiz sınıfıydı. İşte bu yüzden müdür bize tencere kapak diyordu.

"Başkan bir şey soracağım ama çok sinirlenme."

"Sorunun konusuna göre ne kadar sinirleneceğime o an karar verebilirim. Hem belki kızmayacağım. Sor sen önce."

Tüm sınıf merakla Eric'in yüzüne bakarken o derin bir nefes alarak geriye yaslandı. Sunwoo'nun dayağını yiyen birisi olarak ihtiyatlı davranıyordu çocuk.

"Kazanamayacağımızı veya sonuncu olacağımızı bildiğin halde neden sürekli bu yarışmaya katılmak istiyorsun? Bunu seni sinirlendirmek için sormuyorum. Sadece sen de biliyorsun ki bizim sınıf okulun en yeteneksiz sınıfı. İçimizde zeki kişiler var ama yetenek söz konusu olunca okul ne ki ülkede böyle yeteneksiz bir sınıf bulamazsın."

Eric'in söylediklerinden sonra belki başkası olsa sinirlenir veya kavga ederdi ama bizim sınıf artık bu duruma öyle bir alışmıştı ki gülerek söylediği her şeyi onaylarcasına kafalarını sallamışlardı. Demek ki bizde kaderin yeteneksizler çizgisinde karşılaşıp birleşmiş bir gruptuk.

Sunwoo hafif bir gülüşle kafasını sallarken tam karşımıza oturmuştu. "Senin de söylediğin gibi bizim sınıf ülkenin en yeteneksiz sınıfı olarak tarihe adını yazdıracak bir sınıf. Ama son senemiz olduğun için bu yıl en azından bu yeteneksiz lakabından kurtulmamızı istiyorum. İnsanların bizi gösterip 'Evet bunlar o yeteneksiz ve her yıl sonuncu olan sınıf' demelerinin de son senesi olmasını istiyorum. Sadece bu lakaptan kurtulalım diye bu kadar inat etmem. Yoksa bana kalsa bunlarla uğraşacağımıza derslerinize odaklanmanızı isterim. En azından bu yılımızın hatıralarımızda küçük düşürülmüş şekilde değil de gülerek hatırladığımız bir anı olarak kalmasını istiyorum."

Koca salonda kimseden ses çıkmazken herkes tüm dikkatiyle başkanın yüzüne bakıyordu. Sunwoo okulda sinirli olmasıyla tanınan birisiydi ama o sinirinin altında yatan şefkatli kişiyi de en iyi bilen bizlerdik. Zor durumda olduğumuzda, bir şeye ihtiyacımız olduğunda veya öğretmenler hakkımıza girdiğinde her zaman yanımızda olup bize yardım eden kişiydi. Açıkçası bazen sert tavrı yüzünden ondan korkmuyor değildim ama yine de bana göre bu okulun en iyi başkanı Sunwoo'ydu. Okul bittikten sonra ne olurdu bilmiyordum ama hayatımda kalmasını istediğim kişilerden birisi olduğu kesindi.

𝑴𝒐𝒏𝒐 𝑵𝒐 𝑨𝒘𝒂𝒓𝒆 / MinSungWhere stories live. Discover now