Gömdüğüm yerden tekrar doğan hayat darbesi - Bölüm 21 (Part 2)

938 192 89
                                    

Merhabalar canım okurlarım ve hayalet okuyucular. Nasılsınız? İyisinizdir umarım. Sınır geçmeyene kadar bölümü paylaşmayacaktım ama sınavlarım başladığı ve uzun süre bölüm yazamayacağım için paylaşmak istedim.

Sınır +80, yorum +70.

İyi okumalar.

Bölüm şarkısı: Cem Adrian & Mark Eliyahu - Kül

Sorunlarımızı her ne kadar kendimize saklamaya çalışıp diğerlerine göstermek istemesek de bazen, kalbimizdeki ağırlık o kadar fazla oluyor ki senin bilmediğin bir anda patlak veriyor, gizletmeye çalıştığın her şeyi gözler önüne seriyor. Minho hyung yılların yükünü tek başına kabullenip saklanmıştı ama sonunda onun da kalbinde küçük bir delik açılmıştı. Herkesten sakladığı acıları herkes tarafından görülmüştü.

Onu yatağa yatırıp kollarımın arasında ağlayarak uykuya dalmasını beklediğim o sessiz anlarda bile ruhum bağırıp çağırmayı tercih etmişti. Onun içinde kopan fırtınaların ne denli ağır olduğunu düşünmek bile delirmeme sebep olurken onu düşünemiyordum bile. Ben bu hayatta kendim dışımda kimseyi kaybetmediğim için birisini kaybetmenin ne demek olduğunu bilmiyordum, bu yüzden seni anlıyorum, ne hissettiğini biliyorum sözleri ağzımdan çıkamıyordu. Çıksa bile samimi olmayacağını bildiğim için gerçekleri kabul edip susmayı tercih ediyordum.

Boynuma vuran her nefesi sanki diken üzerindeymiş gibi o kadar huzursuz ve rahatsızdı ki bir an ben bile nefesimi tutmuş onu rahatsız etmemeye çalışmıştım. Yanında daha fazla kalmak istesem de hâlâ içerdi beni bekleyen kişilere bir şeyler açıklamak zorundaydım. Bunu benim değil Minho hyungun yapması gerekiyordu ama en azından bugün gördüklerini sindirmeleri, az da olsa anlamaları için her ne kadar istemesem de onlara bir şeyler söylemem gerekiyordu. Bu yüzden daha fazla oyalanmadan benim için zor olsa da Minho hyungun kafasını yastığa koyup geri çekildiğimde bir an irkilip kaşlarını çatmış ama daha sonra tekrar uykuya dalmıştı. Uyuduğu dakikalarda sürekli irkilip koluma tutunduğu anlar zihnime öyle bir yapışmıştı ki gözlerimi her kırptığımda zihnimde başa saran bir sahne gibi tekrarlanıp duruyordu.

Son kez yüzüne bakıp sessiz adımlarla dışarı çıkıp kapıyı tekrar ardımdan kapatarak salona doğru yürüdüm. Temizlemişlerdi. Duvarlardaki boyalar hâlâ olduğu gibi kalmıştı ama yerdeki kırılmış tüm camlar, tablolar, fırçalar yerden kaldırılmış, salon daha temiz bir hale getirilmişti. Salonun girişinde durmuş yorgun bakışlarla yere oturan hyungları izlediğimde yüzlerindeki acı dolu bakışlar çöken omuzlarımı daha da çöktürmüştü.

"Uyudu mu?"

Soobin hyung yere eğdiği bakışlarını kaldırmış yüzüme bakarken omzunda yatan Yeonjun hyung da onun sesiyle birlikte bakışlarını olduğum yere çevirdi. Şimdi bütün gözler benim üzerimdeydi. Dört arkadaş ve bugün olanları sindirmeye çalışan zihinleri bugünün onlara verdiği en acı dolu gerçeğiydi. Daha birkaç saat önce kendi gözleriyle gördüklerini hayatları boyunca unutamayacaklarını onlar da ben de çok iyi biliyorduk ve bunun hayal kırıklığı da bir omur boyu bize yetecekti.

"Uyudu," derken sesim o kadar kısık çıkmıştı ki boğazımı temizleyip tekrarlamak zorunda kaldım. "Uyudu ama çok huzursuz. Her an tekrar uyana bilir. Bu yüzden yanına döneceğim ama ondan önce sizinle konuşmak istedim hyung."

Geçip karşılarını oturduğumda Jaehyun hyung yüzümde nasıl bir ifade gördü bilmiyorum ama bakışlarını kısarak "İyi değilsen sonra konuşalım Jisung. Senin de Minho'dan bir farkın yok." dediğinde derin bir nefes almıştı ama aldığı nefes ona azmış gibi bu hareketi birkaç kere tekrarlamak zorunda kalmıştı.

𝑴𝒐𝒏𝒐 𝑵𝒐 𝑨𝒘𝒂𝒓𝒆 / MinSungWhere stories live. Discover now