Affet

11 2 0
                                    

Biz konuşurken bir bağırma sesi geldi. Kalın ve sarhoş erkek sesiydi bu tanırdım. Babamda ben küçükken böyleydi. Sonra bağırma sesi yakından gelmeye başladı. Ekin'le aynı anda kulaklarımızı kapatıp çömeldik. Onun benle aynı hareketleri yapması değişikti. Kendimi böyle biriyle yan yana durunca değişik hissetmiştim. Fakat adam bu koridora girince Ekin'e doğru ilerlemeye başlamıştı. "Ekin!" diye bağırdı yanımızda. Az önce benimle konuşan ve yüzü gülen çocuğun şu an gözünden kan akarak ağlıyordu. Anlıyordum onu bende yaşıyordum. Ekin'i ayağının altına aldı adam ve dvmeye başladı. Alçıda olan koluna vuruyordu bile bile. Benim canımdan can gidiyordu. Dur diyemiyordum... Ben daha yeni dövülmştüm. Kolum serumdaydı. Adama dur desem Ekin'e bunları yapan adam bana neler yapmazdı ki? Elimle kulağımı bastırdım. Duymak istemiyordum. Ama babası öyle bir dövüyorduki. İçim gitmişti. Ekin yerde ağlıyordu. Haklıydı elinden ne  gelebilirdi ki şu an? 20 dakika boyu çocuğunu döven adam karısının ynına gidiyordu şu an. Gözlerimle görüyordum. Acıyordum... Ekin ağlayarak yanıma oturdu. Sanki benden ona birşey yapmamı istiyor gibi bana bakarak ağlıyordu. Biryerden sonra başını omzuma koydu. İlk başta bir şoka uğramıştım. Ama haklıdı az önce yaşadıkları... Bende yaşamıştım. Dayanamayıp bende ağlayarak ona sarıldım. Hem o hem ben ağlıyorduk. Luke'den başka beni anlayan birini bulmuştum. 

"İyi misin?"

"Biliyor musun?.. En sevdiğim insan tipisin. İlk başta "İyi misin?" diye sormayıp önce sarılan ve sonra "İyi misin?" diye soran insan tipi?"

"Sağol."

"Çok kez olduğu için alışığım ama kolum acıyor."

"Doktor filan çağırmamı ister misin?" 

"Hayır..."

Onunda Luke gibi bir arkadaşı var mıydı acaba? Soracaktım... Tanımak istiyorsam, soracaktım öyle değil mi? O kadar yıldır birileriyle arkadaş olamaya utanıyordum ve korkuyorduum ki. O yüzden Ekin'e rahatça bişey soramıyordum.

"Senin hayali arkadaşın var mı?"

Yani ne alakaydı anlamamıştım. Neden böyle bir soru sormuştum. Tanımak için. Evet her şey tanımak içindi. Merak ediyordum tıpatıp benimle aynı mı?

"Var... İsmi Josef. Senin var mı?"

"Var onunda ismi Luke."

"Tanıştırsak mı bir ara?"

Çok komik olmasada gülmüştük. İkimizde... Gülmeye ihtiyacımız vardı çünkü. Ağlamak yerine minik şakalara gülmek daha güzeldi. Sonra bir anda gözüm Ekin'in annesinin odasında oturan Ekin'in babasına kaydı Ekin'e ölümcül bakışlar atıyordu. Ona mesaj atmış olabilirdi. Telefonuna bakıyordu çünkü aynı anda. Ekin'e telefona bakmasını söylediğimde gerçektende mesaj atmıştı babası.

"Sırf sana mesaj attı diye ona cevap vermek zorunda değilsin. Seninle aynı duygulara sahip olmayan biri için ondan korkmayı bırak artık. Zorlamayı öğren, çünkü o seni kaybetmekten ve üzmekten endişe duymuyor bunu  unutma."

Önümden bir hemşire geçmişti bunu söyledikten sonra. Ekin'e birazdan geleceğimi söyleyip anneme bakmaya gitmek istediğimi söylediğimde:

"Kaçıncı dereceden akrabasısınız?"

"Kızıyım."

Dediğimde beni içeri aldı. Annem uyanık değildi. Fakat gözleri üzgün görünüyordu. Yüzü yaralıydı. 

"Anne... Ciğerin parçalanırcasına ağladığın günler oldu, bir tek sana sığınmak istedim. Evim bildiğim kolların bana yuva olsun istedim... Çok şey istemiştim. Affet..."

ARİNAWhere stories live. Discover now