0.3

794 68 52
                                    


~Düzenlendi~

Neredeyse yarım saattir yolda olmamıza rağmen hala eve ulaşamamıştık.

Taehyunga sormak istesemde çattığı kaşları ve kasılan yüzüyle yola odaklanmış olması onunla iletişime geçmemi engelliyordu.

"Neden hala gelmedik?"

Tüm cesaretimi toplayıp sorduğum soruyla yandan bana baktı.

Hala kırmızı olan gözleri korkup daha çok koltuğa yapışmamı sağlarken gözlerini kaçırıp tekrar yola çevirdi.

"Uzak bir yerde de ondan"

"Nasıl ya? E ben on dakikada geldim"

Şaşkınca sorduğum soruyla sırıttı.

Aklıma gelen düşünceyle Taehyunga baktığımda kafasını aşağı yukarı salladı.

"Aynen öyle Lisa. O anahtarları aldığını fark etmediğimi mi sandın? Yada ne düşündüğünü anlamadığımı?"

"Düşüncelerimi okuman çok kaba bir hareket"

Homurdanıp kafamı cama çevirdiğimde önünden geçtiğimiz marketin tabelasında gördüğüm tarihle aceleyle telefonumu çıkardım.

28 Ocak.

Yarın annem ve babamın ölüm tarihiydi.

Ölümlerinin üzerinden tam bir yıl geçmişti ve ben hala onların yokluğuna alışamamıştım.

İkisinide çok özlüyordum ama hala mezarlarına bile gitmemiştim.
Onları orada görüp gerçekten öldüklerine inanmak istemiyordum.

Sol gözümden bir damla yaş aktığında titreyen elimle arabanın camını açtım.

Beni bu dünyada ne kadar yalnız bıraktıkları için sinirlensemde onlara olan özlemim sinirimi hissettirmiyordu bile.

"Yalnız falan değilsin"

Taehyungun sert sesiyle ona döndüğümde gözleri kahverengi olmuştu. Göz renginin değişmesi her seferinde ondan daha fazla ürkmemi sağlıyordu.

"İkide bir bunu düşünmeyi bırak"

"Haklısın beni hala çok seven üç kıza sahibim"

Direksiyonu tutan elleri beyazlarken sertçe nefesini verdi.

"Emin ol beni sinirliyken görmek istemezsin"

Kaşlarımı çatarak ona döndüm.
Ne diyordu bu?

"Daha dün tanıdığım birine ne dememi bekliyorsun? Dün adını öğreniyorum bu günde şeytan olduğunu! İki günde sana istediğin sevgi ve ilgiyi vermediğim için kusura bakma! Belki daha normal bir hayatlarımız olsaydı bir şansın olurdu!"

Sonlara doğru elimde olmadan sesim sinirle yükselmişti.

Ne bekliyordu benden? Sırf yakışıklı olduğu ve beni sevdiği için kollarına atlamamı falan mı?

Zaten yanında yeterince korkuyordum birde sinirlenince ne yapacağını bilmediğimden doğru düzgün yüzüne bile bakamıyordum. Üstüne düşündüğüm her şeyi bildiği için doğru düzgün düşünemiyordum bile.

"Birincisi küçük hanım ne düşündüğünü anlamamı istemiyorsan bunun tek yolu senin bana aşık olman. İkincisi ve umarım son söyleyişim olur sana zarar falan vermem şu aptal düşünceyi artık at kafandan!"

Camı kapatıp tekrar yola döndüm.

"Haklısın sol tarafımda kırmızı gözlü, adam öldüren şeytanın biri bana bağırınca bir daha korkmam emin ol"

THE DEVIL'S ANGEL | TAELICEWhere stories live. Discover now