8. Bölüm - M

20 2 0
                                    

Daha fazlasını gördüm ama hiç Tezer gibi hissettirmedi. Tezer'e hiç dokunmamış olmak rüyamda gördüğümün daha rüyayı görürken bile gerçek olmadığını anlamama yetmişti. Gecenin bir yarısı bu hisle uyandım. Instagramda gezinirken Sevda'nın paylaştığı bir fotoğrafa denk geldim. Başka bir erkekle yanak yanağa, kahkaha atarken yakalanmış, ışıl ışıl bir mekanda...Fotoğrafa bakarken ne düşündüğümü bile anlayamadım. Kafamdan bir düşünce geçiyor muydu, sorguluyor muydum, üzülüyor muydum, kıskanmış mıydım? Hepsine cevabım, asma tavana boş boş bakılarak geçirilmiş birkaç sünepe dakikadan sonra hayır oldu. Benim de paylaşacak bir fotoğrafım olsun istedim o an sadece. Varsa bir kıskançlığım ânın kendisineydi. Tezer'le sıcak ışıkların altında birbirimize bakarak ya da sahil kenarında üstümüz başımız kum olmuş, sıcaktan beynimiz dönmüş, tenlerimiz kavrulmuş bir halde dans ederken, Tezer'i omzuma atıp koşturmak, Tezer'le trambolinde zıplamak, Titanik filmini canlandırmak gibi abuk sabuk hareketler yaparken, Tezer'le külahın yanından akıp elimizi yapış yapış eden ve bambaşka seçtiğimiz top dondurmaları yerken, Tezer'le bir lunapark dönüşü çocukları omzumuza alırken, Tezer'le takım taklavat giyinip ortak arkadaşların nikahlarında, düğün salonlarının parlak ve altın girişlerinde bir çift olarak boy gösterirken, Tezer'le renk konusunda bir türlü anlaşamadığımız halde evin duvarlarını boyarken, Tezer'le dağ gibi biriktirip biriktirip çekirdek çitlerken, Tezer'le sarmaş dolaş, Tezer'le dudak dudağa...Bütün bu fotoğraflar olsun istedim. Paylaşır mıydım hepsini bilmiyorum ama hepsi bende olsun istedim. Kıskançlığım ânın kendisineydi. Ânı kıskanmak da ne illet durum!

Gece yarısı gördüğüm fotoğraf beni rahatlatmıştı bir açıdan. Sevda'ya uzun uzun açıklama yapmak, daha doğrusu ilişki içinde olduğum herhangi bir kişiyle uzun uzadıya konuşmak, özellikle ayrılık konuşmak oldum olası bunaltır beni. Kurtulmuştum. Kurtulmak belki çok ağır bir fiil fakat biten bir şeyin ardını toplamak insana hep ar ve çetrefilli gelir. Kalabalık bir sofrada yemek yedikten sonra dağınık masayı toplama iştiyakını bulamamak gibi...Son sözü söyleme, her iki tarafın da gözüyle gördüğü eliyle tuttuğu gerçeği dile getirme eylemi hep ertelenendir ve hep karşı taraftan beklenir. Sevda bu yükü almıştı sırtımızdan. Bir açıklama yapabilirdim belki aramıza koyduğum mesafeye, yapmadım. O da buna ihtiyaç duymadı. Bağırmadı, çağırmadı, telefonda arayıp sövmedi, tehdit etmedi, sen beni kullandın demedi. Konu cinsellik olunca zaman zaman yönetilemez bir cinsel organımın olması ve erkek olmam münasebetiyle hep kullanan taraf olmakla ben yaftalandım. Sanki kadınlar cinsellik anında hep edilgenmiş de seks sadece erkek için yaratılmış gibi...Evet, hayatıma giren bütün kadınlarla rızaları dâhilinde cinsel bir münasebetim oldu. Fakat yalnız ben zevk almış olabilir miyim? Kulağıma çalınan inleme seslerinin bana ait olmadığına ben eminim! Ne aldıysam en az onu verdim. Benim mahremiyetim bir kadınınkinden neden daha değersiz olsun kaldı ki? Bir keresinde, Hülya ile ayrıldığımızda ya da Ecem de olabilir, hangisiydi hatırlamıyorum; çok içtiği bir akşam beni arayıp "Kadınlığımı verdim ulan sana! Hayvan herif!" diye bağırmış ve ağlamıştı. Ben de erkekliğimi verdim. Seviştik işte! Ayrılmak en az sevişmek kadar vaki bu hayatta; mümkün. Kimseden de zorla bir şey almadım, almam; sevişmek karşılıklı bir eylem değil mi? Ben öptüm, onların elleri omuzlarıma tırmandı. Ben soydum, onların elleri pantolon kemerime uzandı. Ben uyluklarından kalçalarına uzattım elimi, onlar kucağıma atladı. Korunmadan kimseyle sevişmedim mesela, prezervatifin olmadığını uydurup sırf öyle daha zevk alıyorum diye karşı tarafı zorlamadım. Korundum, korundular ve seviştik. Ayrılık gerçekleşince kimse ya kendi eylemlerine sahip çıkmıyor ya da ilişki süresince sakladığı kişiliğini başından aşağı boşaltır gibi ortaya döküyor.

Gece vakti uyandığım uykumdan geri uyumuşum. Kafamda bu kadar şey dönerken nasıl uykum geldi bilmiyorum. Bayıldım galiba. Sabah, yattığım odaya vuran güneşin parlak ışıklarıyla uyandım. Yumuşak bir ışık huzmesi ince tülün arasından sızıp üstümdeki battaniyenin kıvrımlarında yer edinmişti. Bulunduğum yeri algılamam tavandaki kartonpiyerleri ve duvarı izleyince kapının arkasındaki askıya asılı kıyafetlerimi gördükten sonra oldu. Tezer'le karşılaştım dedim içimden. Yıllar sonra, Arif'in düğününde...Tezer'le karşılaştım. Aklım benimle t.şak geçmiyorsa gerçekten karşılaştım. Uyan dedi bir ses, uyan, o burada. Kolum başımın altında geceyi düşündüm. Ev halkının uyanıp uyanmadığından emin olamayınca insan, tuvalete bile gidemiyor. Evin işleyişini harekete geçiren şey ev sahibinin domino taşlarını devirecek olan herhangi bir hareketi sanki. Yabancı bir ev değil fakat Kenan Amcanın onayı olmadan çeşmeyi bile açamazmışım da taciz olurmuş gibi bir his. Çocukken çok mu engellediler acaba bizi diye düşünmeden edemiyor insan. Dur çocuğum koşturma, iyiyim desene amcana bak sana soru sordu, yemez o teyzesi aç değil...Misafirliğe gitmeden önce de bin tane uyarı...Neyse.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jan 18 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Biz, SimdiWhere stories live. Discover now