1. Bölüm - M

54 3 0
                                    

Murat da Ege de evli olduğu için -en çok da ikisinin de kız çocuğu olduğundan- mekândan erken ayrıldılar. Ben, bizim tek tabanca Sinan'la aynı evde yaşadığım için eğlenirsek beraber eğleniriz, dönersek beraber döneriz, dedim. Araba kullanacaktım, takıldığımız gece kulübünde biradan başka bir şeye elimi uzatmadım. Bizim Sinan köpek gibi içti ama... Şerefsiz! Müziğin gümbürtüsü kulak zarımızı titretirken, keza burnumdan bile duyduğumu hissediyordum artık; Sinan dağıtmak kelimesini mezardan kalp masajıyla hortlattı resmen. En son iki sarışın kadının ablukasında dans ederken ayran budalası gibi gülüyordu bana, sen daha otur der gibi. Sanki Allah'ın her günü kuduruk gibi dans etmek zorundayım ben! Canım istemiyor işte... Zaten bu herife iyi ki bir yerlerde oturalım, takılalım dedim. Bunun vakit geçirmekten anladığı da bu! Kokteylin şemsiyesini kulağının arkasına sıkıştırmış, elindeki bardağı limonuyla sallayarak yanıma geldi, nefeslenerek oturdu.

"Abi ya, Sevda niye gelmedi?" dedi. Sevda'yla birbirine haber verecek bir ilişkimiz yoktu bizim; canı eserse yanıma gelir, kalır, birbirimizi tatmin ederdik. Tek eşliydik ama onu belirtmem gerekiyor. Tuhaf bir kadındır Sevda. İlgi beklemez mesela. Davet beklemez. Canı benle yemek mi yemek istiyor, arar o an "Yakışıklım, bize mükellef bir sofra kuralım bu akşam sana da uyarsa," der. Beyninin beklentiye giren kısmını aldırmış olabilir. Aynalarla barışık bir kadındır ve kimseye eyvallahı olmaz. Sıkıldığı yerde durmaz. Bir insanla üç aydan fazla vakit geçirdiği görülmemiştir ama ben sanırım en ezber bozan hikâyesiyim onun. Ancak, kendisiyle bu kadar barışık olmasına rağmen, vücuduyla mütemadiyen oynamaya bayılır. Sıklıkla saçının rengini ve modelini değiştirir. Dudaklarında hafif bir botoks var diye tahmin ediyorum. Geçenlerde kaşına piercing taktırdı, kalçasındaki dövmeye sırtına doğru uzayan yeni bir eklenti yaptırdı. Dün gece de iki göğsünü birden avuçlayıp "Azıcık büyütsem mi ben bunları ya?" demişti; ben o sırada duş almış odanın balkonunda sigaramı tüttürüyordum. İnsan aynaya, vicdanına ve de en son bir de kendine bakıp tatmin olduklarını da değiştirir demek ki ya da dünya üzerinde bardağı taşıran bir doygunluk yaşamayı insanoğlu beceremiyor henüz. Doyum, içini doldurdukça şişen ve nihayetinde patlayan bir balon olabilir mi? Neyse! İyi ki bu değişim ve sürekli gelişim aksiyonlarına benim vücudumun muhtelif yerleri dâhil değildi. Maazallah!

"Ne bileyim oğlum, Sevda'ya demedim ki bu akşam Sinan'la buluşacağım, onun yanına gidiyorum diye," ikimiz de ceketleri elimize aldık, çıkışa doğru yürümeye çalışıyorduk. Zaten diyelim ki dedim, gelmezdi. Sevda daha çok sakin ortamlarda demlenmeyi sever. Tam bir şarap kadınıdır kendisi. Adımlarımızı attıkça mekandaki sesler de gitgide alçalıyordu ve biz kapıdan çıktığımızda bir anda içeride hapsoldu. Kapanan kapı, kara delik misali yuttu bütün o müziği.

"Nasıl bir ilişkiniz var çözemiyorum yemin ederim..." kolunun tekini sokmaya çalışırken bana söyleniyordu, kulüpten çıktığımız için de sesini ayarlayamamıştı hâlâ bağırıyordu. Elleriyle sakallarını kaşıdı alelade. Deri ceketimin yakasını düzelttim ben de onu taklit eder gibi. Ellerimi pantolonumun cebine sıkıştırdım; arabamın anahtarını kontrol ettim. Havadaki konuşma bulutlarının içindeki boşlukları dolduruyordum. Eh, konuşmak biraz da budur zaten: boşluk doldurmak.

"İşte... Canımız istediğinde beraberiz. Muazzam bir tatil arkadaşıdır bak Sevda," ona cevap verirken bir yandan da düşünüp kendi içimde de bir değerlendirmeye varıyordum. "Trip atmaz, beklentiye girmez, gereksiz kıskançlık etmez, kısıtlamaz. Mis gibi işte. Neyini anlamıyorsun, mal değneği?"

Tek kaşını kaldırarak yüzüme baktı şöyle üstünkörü. Sessiz bir küfür etti eminim. Dışından da ederdi de yolun ortasında arabadan atmamdan korkmuş olabilir. E5 trafiğinde defetmişliğim var kendisini. Hâliyle sicilimiz biraz kabarık olduğundan namımız var. "Fuck buddy lan bu! Asıl mal değneği sensin! Sevişmeye para vermekten yırtıyorum demiyor da," ellerini havada savurdu, sinek kovar gibi. Yüzünde tiksinç bir ifade... Sanki bana, beş çocuk babası, karısının kölesi... Hıyarağası! Evlenmek dışındaki herhangi bir ilişkiyi meşru saymayıp istediği şekilde yorumlayabileceğini ve o ilişkiye istediği hakareti savurabileceğini sananlardan biri Sinan da. Ben onu böyle kabul ettim ama fikirlerini değil.

Biz, SimdiWhere stories live. Discover now