TAZELİĞİN KOKUSU

522 39 9
                                    

*Medya LACY WATHSON*

Evden çıkıp okula doğru ilerlerken
yolda bir kedi ölüsüyle karşılaştım, herkes görüp yanındakine sağındakine veya solundakine bu son zamanlarda artık sıkça olmaya başlayan hayvan katliamını anlatıyordu. Tabi birde içlerinden bazılarının kediye iğrenir veya üzülür bakışlar atmayı ihmal etmeyenler de vardı. Ama işin garip tarafı benim soğukkanlılıkla kedinin yanından geçmiş olmamdı. Bu durum veya insanların arkamdan söyledikleri eleştiriler beni artık pek etkilemiyordu. Ben yoluma bugün ki olacakları düşünerekten devam ederken,onlar benim için klasik fakat insanlık için artık korkucu hal almaya başlayan durumları düşünüyorlardı.Bu açıkçası pekte umrumda değildi...

İnsanlar bazen genelliği temsil etmeyi tercih ederler. Asla bi durum karşısında hemen kendi fikirlerini ortaya koymazlar. İlk başta çoğunluğun fikri fakat daha sonra o söylenen durum olmassa kendileri ifade ederler. Bu durum bana hep ters düşmüştür. Veya canımı sıkmıştır.

Kedi... En basit örnekti mesela. Orada bulunan insanlar, sadece bu son olan vakalar nedeniyle ve korkmaya başladıkları için öyle bi tepkide bulunuyorlardı. Aksi taktirde en fazla beş on kişinin o kedi ölüsüyle ilgileneceğini düşünüyorum. Çünkü bir kedinin ölüsü bi insan hayatı için pek de birşey arzetmiyordu. Yani onlar içinde klasik kalabilirdi,ancak birşeyi unutmamak gerekir. İnsanların bu hayattaki en büyük yaptığı hatayı. Çıkarlarını. Tabi bide hayvanseverleri unutmamak gerek. Onlar bilindik kural olan hayvanları koruma,sevme veya besleme vb. durumları vardır.

Kısacası orada canice öldürülen kedi benim dün gece ki olan can alıcı susuzluğumun bi sonucuydu. Lakin bunu sadece benim bilmem işleri çıkmaza sokan taraftı.
Evet ben Lacy WATHSON. Kendimi tanıtmam saçma olacak. Çünkü ben daha hayatı yaşamadım. Bu yüzden sadece şunu diyeblirim daha tam olarak şekillenmedim. Hayatın bana verdiği kurnazca oyunlar sayesinde eğilip büküleceğim. Ve ondan sonra kararlı bir şekilde kendimi kendim olarak tanıyacağım. Ve daha sonrada etrafa tanıtacağım. Ama şimdilik şunu bilmelisiniz. Ben bir vampirim.

Bunu söylerken rahat davrandığımı zannediyorsunuz dimi. Fakat bu o kadar kolay olmayabilir. Kesin birşey söylemedim. Çünkü belki ilerleyen uzun yaşamımda bunu çok rahat bir şekilde dile getirebilirim. Ama şuan için geçerli sayılmıyor. Bu iki heceden oluşan kelime, görülmemiş birşey. Ancak hayat klasik değil veya basit değil. Yada sadece insanların hayat sürdüğü bir yer değil. O yüzdendir ki ben ve benim gibi olan bir çok kişi sizin hayatınız da yaşıyordur. Gözlerinizi açıp etrafı dikkatli bir şekilde incelediğinizde ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Ancak ilerleyen zamanda hep birlikte göreceğiz bunu..

Okula vardığımda yanıma koşarak gelen bir Eliz beklemiyordum. Haliyle biraz şaşırmıştım. Çünkü dün onunla biraz tartışmıştık. Bu yüzden yanıma geleceğini tahmin etmiyordum.
"Günaydın Lacy"
"Günaydın Eliz."
"Yalnız ben benimle tekrar konuşacağını tahmin etmemiştim"diye direk söylediğimde sanki bunu bekliyormuşcasına cevap verdi.
"Bunu takacak değilim Lacy. Kusura bakma,hata benimdi.O kadar üstüne gelmemeliydim. Beni affedebilecek misin?"
diye sorduğunda dikkatle mimiklerindeki yapmacıklığı inceliyordum.
Dün Eliz'le birlikte eve giderken, gözle göremediğim canlılar hakkında konuşuyorduk. Ancak Eliz durumu çok kisişel alarak eleştiri yapmıştı. Beş duyu organının en az biriyle algılayamadığımız şeylerin saçma olduklarını söylemişti. Aslında bu konuda haklıydı. Çünkü insanlara Tanrı tarafından belli başlı yetiler verilmişti. Her organın belli bir kapasitesi vardı. O yüzden buna katılmıştım. Ancak ilerisi için aynı şeyi söyleyemezdim.
Ve bu varlıkların sadece hayal ürünü olduğunu, kurmaca ve saçma olduğunu kendinden emin bir şekilde söylemişti. İşte bu konuya katılmamıştım doğal olarak. Ben bir hayal ürünü değildim sonuçta.
Ona karşı baya bi direnmiştim. İkna etmeye çalışmıştım fakat o her defasında beni sonuçsuz bırakmıştı. Ve bana onlara inanan aptal biri olduğumu söylediğinde,sinirlenmiştim ve ona zarar vermemek adına hızla eve gitmiştim. O yüzden yanıma geleceğini pek düşünmüyordum. Doğrusunu söylemek gerekirse yanıma gelmesini istemiyordum.
İnsanlar asla akıllanmazlar dimi. Ya da asla bu huylarından vazgeçemezler.
"Merak etme,sorun yok. Affedilecek bi durumda yok. Sadece basit bi tartışmaydı." diye bi cevap verdiğimde Eliz 'in amacını tam anlamıyla noktayı koymuş bulunmaktaydım. "O zaman bana akşam erkek arkadaşımla buluşma konusunda yardım edebilirsin. Yani annemi idare etme durumu." diyip hiçbişey olmamış gibi kolumdan tutup beni sınıfa sürüklemeye başladı. Cevap vermeme gerek yoktu. Çünkü zaten öyle bi seçeneğim yoktu. Ya evet ya da evet...
İşin içinde çıkar vardı. Bu paha biçilemez bi insanlık yöntemiydi çünkü.

Bazen şanslı olduğumu düşünüyorum. Çünkü ben insanların kokusundaki o tazeliği duyabiliyordum. Ya da yüzlerinde bulunan herşeyi ele veren gözlerinde. Ya da mimiklerde saklı gerçekliği duyabiliyorum. Bu vampir doğası için normaldi. Ancak bi insan için bulunmaz bi nitelikti.

Sınıfa sürükleyerek sokan Eliz aynı şekilde sıramada sürükleyerek oturtmuştu beni. O bana çıkarlarının doğrultusunu anlatırken ben sınıfta gözlerimi gezdiriyordum. Ve bir noktada sabit kalmıştılar. Okulun sayılı yakışıklılarından olan popi çoçuk JASON 'da. Bu terimleri benden beklemeyin. Çünkü bunları ancak kendini çok zeki zanneden ve bi o kadarda seksi olduğunu iddia eden kız tayfaları kullanır.

Ancak Jason gerçek anlamda benim için tam damga vurmuş bir portreydi. Hayata tıkılı kalmış zavallı bi insandı. Yaşanacak hayallerin bir oyuncağı değil yaşanmışların ta kendisiydi. Ya da daha bir çok farklı ve bi o kadar da güzel anlamlar taşıyan bi varlıktı.

Gözlerim onda takılı kalınca biranda karanlık bir odanın küçük camından sızan gün ışığı gibi parıldayan gözlerle karşı karşıya kalmıştım. Muazzamdı... Ama daha farklı bi tat vardı sanki. Ve bi o kadar da karmaşıktı. Bunu şuan çözemeyeceğimi anladığım için gözlerimi zor da olsa çektim gözlerinden. Ve tekrar Eliz'e odaklanmaya çalıştım. Fakat aklımda hala daha o muhteşem tat kalmıştı. Ancak sadece bu tat gözlerinden ibaret değildi. Saçları da benim için ayrı bir dünyaydı. Bir erkeğe işte güzel tabiri bu noktada devreye giriyordu benim gözümde. Akıl almaz bir biçimde ona karşı gizli bir bağlılığım vardı. Onun hissedemeyecek,göremeyecek kadar gizli;ve bi o kadar hassas bir bağ vardı.
Tekrar gözlerimi onun olduğu tarafa çevirdiğimde yerinde olmadığını gördüm. Ne ara sınıftan çıktığı konusunun cevabı aslında basitti. Onun hayalini düşünmeye dalmışım ki gerçeği yanımdan geçip gidince farketmemişim bile.

Ona olan ilgim çok ayrı bir dünyaydı bu karmaşık evrende.

Sıraya kafamı koyduğumda tekrar buradan soyutlanmaya çalıştım. Benim için en kolay şeyi yaparak.

Sessizliği dinleyerek, çünkü bana anlatacak çokşeyi vardı...

ACI KAN  (DÜZENLEMEDE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin