-yedi-

8 1 0
                                    

selamlar!! yeni bölümle karşınızdayım. bu bölümü yazarken değil ama düşünürken çok zorlandım. yazmaya başladığımdaysa tahminimden daha iyi ilerledi. bölüm içinde geçen ingilizce konuşmaların türkçe halleri hemen yanlarında yer alıyor. kitap türkçe, neden ingilizce cümleler yazıyor diyebilirsiniz ama ingilizce anlaşan karakterlerin konuşmalarını sadece türkçe olarak yazsaydım çok alakasız ve saçma duracaktı bence. bu ingilizce- türkçe aynı cümlelerin yer alması biraz bölümde kalabalık yapmış olabilir ama yorulmadan okuyun diye türkçe kısımları kalın yaptım.

bölüm şarkısı olarak 2ne1 - Goodbye (slowed) ekledim.

umarım bölümü de, şarkıyı da beğenirsiniz, iyi okumalar!!!!

-yedi-





Bana yalan söylemeni istemiyorum,

Beni kandırmanı istemiyorum.

Ne kadar acı olursa olsun, bana gerçeği söyle.

Yüzleşeceğim. Bunu bilmeye hakkım var.

-Hazal'ın Günlüğü-

Özür dilerim baba.

Gelmek istedim. Çok istedim. Ama başaramadım. Bana ne olduğunu bilmiyorum.

Bazen derslerde de midem bulanıyor, başım ağrıyordu. Bazen de ellerim de titriyordu ama hiç böyle bir şey olmamıştı.

Ne olduğunu bilmiyorum, özür dilerim. İlk defa, yalnız kalacaktım seninle. İlk defa, sana bütün duygularımı anlatmaya karar vermiştim. İlk defa, yanında oturup saatlerce ağlamaya karar vermiştim. İlk defa, sana seni seviyorum demeye karar vermiştim. Ama olmadı. Beceremedim. Umarım beni affedersin. Bu kadar güçsüz ve korkak olduğum için, beni affet.

Sadece... Seni çok özlüyorum. Seni çok özlüyorum ve onların hiçbir şey olmamış gibi yaşaması gururuma dokunuyor. Annemden nefret etmek istemiyorum. Ama o, ailemizi bırakıp gitti. Her şey daha farklı olabilirdi. Her şey daha güzel olabilirdi. Neden böyle oldu? Neden şu an yanımda değilsin? Bugün, öleceğimi zannettim baba. Ve biliyor musun? Aslında, o kadar da kötü olmazmış gibi hissettirdi.

* * *

Hazal, aklında yüzlerce soru ve kalbinde hâlâ az da olsa devam eden ağrıyla, olabildiğince hızlı bir şekilde eve döndü.

Anahtarı son kez çevirip kapıyı açtığında karşısında birden annesi belirdi.

"Bugün dersin yoktu zannediyordum, nereye gittin erkenden?"

Bugüne dek hiçbir zaman Hazal'ın nerede olduğunu sormamıştı ama şimdi ne saçmalıyordu?

Hazal cevap vermeden sessizce ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi ve ayakkabılarını dolaba yerleştirdi, anahtarı evin girişinin karşısında duran cam sehpanın üzerine bıraktı.

Aynur, kızının onu görmezden gelmesine öfkelenmişti ama şu an onunla tartışamazdı.

"Ellerini yıkadıktan sonra mutfağa gel, herkes seni bekliyor. Önemli bir şey konuşacağız."

Aynur, keskin sesiyle Hazal'a söyleyeceklerini söyledikten sonra bu defa cevap vermesini beklemedi ve mutfağa geçti.

Hazal üst kata çıkarak kaldığı odaya gitti ve kapıyı kapattı. Montunu ve gri hırkasını çıkartıp yere fırlattıktan sonra yatağa oturdu. Ne konuşacaklardı? Ne olmuştu? Onunla mı alakalıydı? Kaydını dondurduğunu mu öğrenmişlerdi? Onu evden mi kovacaklardı?

şehrin gürültüsü 1: still with youWhere stories live. Discover now