-bir-

20 2 0
                                    

UYARI bu bölüm argo kelimeler içerir.

Ve bir gün her şey, öylece durdu.

O günün sonunda, hayatımdaki her şeyi mahvettiğimi biliyordum.

Gözyaşları...

Ağlamak, hıçkırmak.

Hiçbir şey görmeyene dek gözyaşı dökmek.

Loş bir odada, dört duvar üzerine doğru gelirken, için dışına çıkana kadar ağlamak.

Boş hissetmek.

Araf'ta kalmış gibi hissetmek.

Bütün gün ağladıktan sonra öylece duvarları izlemek.

Bunlar, bugün olanlardı.

Kendime "sadece kötü bir gün, yarın her şey daha iyi olacak," dedim. Ama yarın hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Ölüm döşeğinde olan birinin her geçen saniye nefeslerinin biraz daha azalması gibi, bu "kötü günler'" in beni her geçen gün yavaş yavaş sona doğru sürükleyeceğini hiç düşünmemiştim. Bir gün, her şey öylece durdu ve o günün sonunda, hayatımdaki her şeyi mahvettiğimi biliyordum.

O GÜN

"Hazal, sanırım posta kutusunda faturaların arasında senin için bir şey vardı. Hepsini mutfağa koydum."

"Tamam, teşekkürler teyze."

Salondan çıkıp mutfağa gittim ve masanın üzerinde duran kağıtları karıştırdım. Faturalar ve kredi kartı ekstrelerinin yanında beyaz, küçük bir mektup zarfı vardı. Zarfı elime aldım ve ön tarafını çevirdim. Zarfı çevirdiğim ve tanıdık bir el yazısıyla yazılmış o yazıyı gördüğüm an, bütün dünya durdu.

Güzel kızım Hazal Ekim için,

Samet Ekim.

Kalbim o kadar hızlı atmaya başladı ki, zarfın üzerindeki tüm harfler birbirine karıştı.

Bir mektup.

Babamdan.

Ölü

Olan

Birinden.

Ölmüş babamdan bir mektup.

Neden titriyorum?

Ne oluyor?

Anne?

Işıklar...

Işıklar beni kör ediyor.

Neler oluyor?

Ölüyor muyum?

Hayır, daha değil.

Hayır, lütfen, Tanrı'm.

Midem bulanıyor.

Her şeyi kusmak istiyorum.

Neler oluyor?

Kalbim, acıyor...

Bu...

Tanrı'm.

Hiçbir şey göremiyorum.

Dünya, yıkılıyor.

Her şey birbirine giriyor.

Her şey bulanıklaşıyor.

Zihnim...

Zihnim neden bu kadar gürültülü?

şehrin gürültüsü 1: still with youWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu