Bölüm 5

3.1K 194 52
                                    


Medya -> Alec

Annemin en sevdiği çiçeklerle mezarının başında otururken ağlamamak için kendimle çetin bir savaş veriyordum.Ağladığımı görürse çok üzülür.
Acaba şu an bir yerlerden beni izliyor mudur?

Papatyaları özenle toprağa yerleştirdikten sonra "İnci Altınok" yazılı taşa ufak bir öpücük kondurdum.

"Umarım gittiğin yerde mutlusundur annecim,küçük kızın seni çok özlüyor."

Başımı kaldırdığımda açık bir mezarın başında bekleyen insanlarla karşılaştım.Kalabalığa doğru ilerlerken duyulan tek şey ayakkabımın altında ezilen toprağın sesiydi,iyice yaklaştığımda mezarın boş olduğunu fark ettim.Kadınlı,erkekli bir düzine insan hiçbir şey söylemeden ifadesiz bir şekilde açık olan boş mezara bakıyorlardı.Ayaklarım istemsizce geri geri giderken sert bir bedene çarptım:

"Dayı?" Bir anda herkesin donuk bakışlarının hedefi oldum.
Dayım kolumdan tutup beni mezara doğru sürüklerken kimseden ses çıkmıyor sadece bizi izliyorlardı.

"Dayı ne yapıyorsun? Bırak beni!"

"Annen kadın olmayı beceremedi,bir evliliğe bile sahip çıkamadı! Yüzümüzü yere eğdirmekten başka bir şey yapmadınız.Şimdi o hak ettiği yerde,sıra sende!" son cümlesiyle beni mezarın içine atması bir oldu.
Etraftaki insanlar üstüme toprak atmaya başladılar.

"Durun,lütfen!" Gözlerime dolan toprağın acısıyla zar zor konuşuyordum. "Lütfen,yapmayın!"

"Güneş!" adımı duymamla uzandığım toprağın yerini yatağım almaya başladı.

"Güneş!" gözümü açtığımda karanlıkta gözleri endişeyle parlayan Arya'yı gördüm.Başımı sırılsıklam olmuş yastığımdan ayırırken nefes alışverişlerimi düzene sokmaya çalışıyordum.

"İyi misin?" Komodinin üstünde duran suyu uzatırken devam etti: "Galiba kâbus görüyordun."

Kendimi daha fazla tutamayarak Arya'nın kollarına atıldım.

"Şş,sakin ol! Geçti,sadece bir rüya.Ben yanındayım."

Sadece bir rüya değildi.Travmalarımla şekillenen kâbuslarım gecenin karanlığında karabasan gibi üstüme çöküyor ve nefes almamı zorlaştırıyordu.Ne gerçek hayatımda mutlu olabiliyordum ne de rüya âleminde.

Babamın bizi terk etmesinin ardından dedem ve dayım annemi günah keçisi olarak seçtiler.Dedemin annemin suratına tükürerek "Bir kadın olamadın!" dediğini çok iyi hatırlıyorum.Aynı rüyamdaki gibi..

Yıllarca gördüğümüz psikolojik şiddetin haddi hesabı yoktu.Bir zamanlar başımı okşamak için kalkan eller artık bana vurmak için kalkıyordu.Annemgil 5 kardeşti: 3 oğlan,2 kız.
Büyük dayımdan herkes çekinir sözünün üstüne söz söyleyemezlerdi.Sadece teyzem bize destek olmuş,onun desteğiyle birlikte annem işe girip ikimize ayrı bir hayat kurabilmişti.Annem vefat ettiğinde de yanımda sadece teyzem,Arya ve ailesi vardı.
Benim çocukluğum daha 4 yaşımdayken sona erdi.

Yavaş yavaş ağarmaya başlayan gökyüzüne baktım.Arya gördüğüm kâbustan sonra sakinleşmem için başımda beklerken uyuyakalmıştı benim ise gözüme bir gram uyku girmedi.Koşu kıyafetlerimi alıp Arya'yı uyandırmamak için parmak uçlarımda odadan çıktım.

Güneş daha tam doğmadığı için etraf yeterince aydınlık değildi.Saçlarımın arasından geçen sert rüzgârla birlikte montumun fermuarını boğazıma kadar çekip ormana doğru yol aldım.Ormanın içindeki koşu yolunda ilerlerken dayımı düşündüm.KIZ BAŞIMA (!) başka bir ülkeye taşınacağımı duyduğunda küplere binmişti.Beni o*pu olmakla suçlamış hakaretlerle dolu konuşmasını tokatla bir güzel taçlandırmıştı.

MÜHÜR (ARA VERİLDİ)Where stories live. Discover now