5. BÖLÜM

22.5K 1.7K 2.3K
                                    

NP: Indila, Dernière Danse (Live Orchestre a Cordes)

Keyifli okumalar...

9. BÖLÜM: KIRMIZI BALO

Doruk elini belime koyup içeriye girdiğimizde vestiyerde bekleyen biri dışında kimse yoktu. Üzerimde ceket olmadığı için orayı es geçtik. Süt mavisi ve açık eflatun renk kurdelelerle sarılı beyaz merdivenlerin tırabzanlarında inciler vardı. Büyük salona geçtiğimizde herkesin bu geceyi neden sabırsızlıkla beklediğini anlamıştım. Salonun köşesinde beyaz bir piyano, aynı renk bir kağnı masallardan çıkmışa benziyordu. Orkestra tam teşekküllü bir şekilde orada, smokinlerinin içinde beyaza tezat bir siyahlıkla duruyordu. Müzik eşliğinde insanlar elindeki kadehleri yudumlarken kırmızı şeritlerin altın yaldızlarla çevrelendiği bölmeden çok önemli kişileri seçebiliyordum. Sanırım bu Yönetim ekibi oluyordu.

Diğer yandan bütün içgüdülerim alarma geçmişti çünkü içeride Avcı olduğu kadar Soğuk da vardı. Bakan gözler aralarındaki ayrımı anlayamazdı. İnsandan farklı olan tek şey pürüzsüz güzellikleriydi. Ama bu gece burada güzel olmayan bir şey yoktu ki... Benim içgüdülerime karşılık birkaç çift göz bana dönünce bunun hissettikleri korkumdan dolayı olduğunu düşündüm ama hayır Doruk'un eli hâlâ belimdeydi. Korkmuyordum.

"Hadi bizim tarafa geçelim yoksa şimdiden birilerini pataklamak zorunda kalacağım," dedi. Daha önceden aşina olduğum bakışlarına gözlerimi kırpıştırdım.

"Kıskandın mı?" diye sordum muzipçe.

"Yürü, Maya."

Beni, Bayan Armi ve Mirza'yla yanlarında o gece de olan beylerin bulunduğu bölmeye götürdü. Koruyucular. Siyahın üzerine gümüş rengi işlemelerin bulunduğu başka bir önemli kişiler bölümüydü burası. Bayan Armi, siyahlar içinde balık kesim elbisesiyle asalet saçarken Mirza siyah takım elbisesinin içinde oldukça iyi görünüyordu. Parlak gülümsemesine tebessüm ederek cevap verdim.

Gözlerim sonunda aradığı lacivert gözleri buldu, dar kesim bir takım smokinin içinde Ayaz'ı gördüm. Doruk'un beni izlediğini bildiğim için sadece iki saniye ona bakıp diğer kişiyi aramaya geçtim. Kumral, ortalıklarda görünmüyordu. Baloya bir saat geç gelen bizdik acaba o da mı geç kalmıştı yoksa hiç gelmeyecek miydi?

Küçük çantamdan çıkardığım telefonun mesaj bölümüne girmek üzereyken zaten gelmiş olan mesajı açtım.

"Burada," yazmıştı Ayaz.

"Telefonla mı oynayacaksın?" diye sordu boş bakan mavi gözlerle Doruk, dikkatimi dağıtarak. Yine geri gelmişti buz mavisi bakışlar. Oysa gecenin başında ne kadar da kibardı! Cevap vermeden telefonu çantaya tıkıp masanın üzerine yerleştirdim. İkram edilen beyaz şaraptan bir yudum aldım. Bu gece daha kontrollü davranmak zorundaydım çünkü korktuğum an bunu hissedecek onlarca Soğuk ile bir arada bulunuyordum.

"Korkuyu hissetmeleri kimseyi rahatsız etmiyor mu?" diye sordum. Beni rahatlatacak bir şey söylemesine ihtiyacım vardı çünkü o taraftan bana bakan gözler git gide rahatsız olmama neden oluyordu.

Telefonu titreyince bir an duraksadı. Birkaç kısa saniye mesajı okuyup masaya dönmüştü.

"Biraz sonra geliyorum," diye kısa bir açıklama yaptı ve soru sormama izin vermeden uzaklaştı.

Fırsattan istifade Ayaz'a baktım, zaten beni izliyordu. Başıyla bir kere selam verince tebessüm ettim. Yanına gitsem ne kadar dikkat çekerdim acaba? Bayan Armi ve yanındaki iki bey derin konuşmalara dalmış görünüyordu. Yeniden kafamı kaldırıp ona baktığımda ne yapmak istediğimi anlamış olmalı ki kafasını çok yavaş hareketlerle iki yana salladı.

GECENİN HİKAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin