20. Bölüm- Paralel Evren, Sen Ve Ben

22.6K 722 688
                                    

Kapının çalındığını duymasıyla elindeki kitabı yanındaki masaya bırakan Hilal "Gelin." diye seslendi. Kapı açılırken telefonunda çalan hafif müziği de tamamen kapatmıştı.

Pazar günü olmasına rağmen, meslekleri pazar dinlemediğinden, herkesin günlük hayatın telaşesinde koştuğu bu öğlen saatinde gelen kişi ya Gökçe-Burcu-Ecem üçlüsünden biri olmalıydı ya da hastane personelinden biri.

Odaya giren kişiyle tahmininde oldukça yanıldığını fark eden Hilal, şaşırdığını hissederek karşısındaki adama baktı.

"Hiç bakma öyle. Ne yapayım? Sıkıldım."

"Ve benim yanıma mı geldin? Hem de tek başına. Vay canına." diyen Hilal hissettiği şaşkınlık mutluluğa dönüşürken gülümsemişti.

Hüsranla iç geçiren Doğu, Hilal'in yatağının yanındaki koltuğa oturdu.

"Kesin çok pişman olacağım. Belki de... Olmayacağım. Bilmiyorum. Tek bildiğim bu hastanede tıkılı kalmaktan en az senin kadar nefret ediyor olmam." dedi Doğukan dürüst bir sesle.

"Ben pek de nefret edemiyorum. Burak yokken sıkılıyorum doğru, ama o kadar."

Kızın cümlesini duyan Doğukan başını iki yana salladı.

"Gerçekten de dikişlerin alınana kadar seni çıkarmayacak değil mi?"

"O çıkarmaya kalkışsa bile ben çıkmam. Bu saatten sonra değil." diye mırıldanan Hilal birkaç gün önce Burak'la yaşananları hatırlamıştı.

💫

"10 gün oldu. Artık yetmez mi bu ceza Alfa'm? Cidden çok sıkıldım."

Hilal'in isyan dolu cümlesini duyan Burak, elinde bulunan dosyayı sıkarken memnuniyetsiz bir şekilde mırıldandı.

"Hangi ceza?"

Adamın beden dilinden yayılan olumsuzluğa rağmen bu konuya bir çözüm getirmesi gerektiğini hisseden Hilal sessiz kalamadı.

"Beni hastaneden çıkarmama cezasını diyorum. Kaldım bu dört duvar arasında."

"Sana ceza verdiğim yok." diyen adamın sesi istemsizce soğuk çıkmıştı.

"Nasıl yok? Dikişlerimin alınmasına daha var. Gerçekten de beni en az 1 hafta daha burada mı tutacaksın? Millete de yazık günah. Hastaneye gelip gidiyorlar her gün. Gerek var mı buna cidden?"

İç geçirerek elindeki dosyayı yanındaki sehpanın üzerine bırakan Burak yumruklarını sıkarak sessiz kaldı.

Hilal, sevgilisinin bu ruh hali hiç hoşuna gitmezken yatağından inerek adamın oturduğu çift kişilik koltuğa gitti. Sağ ayağını sabırsızca sallayan Alfa, yanına oturan kıza bir bakış dahi atmamıştı.

"Alfa'm? Bak bana. Ben iyiyim. Gerçekten iyiyim. Sadece zehirden dolayı üstümde çok hafif bir kırgınlık var ama nezle olunca da oluyor o kırgınlık."

"Sen nezle olmadın Hilal."

Burak'ın yine soğuk çıkan sesiyle sabır kat sayısının zorlandığını hisseden Hilal alttan almaya çalışarak konuştu.

"Kastettiğim şeyin ne olduğunu anladın. Bu şekilde davranmandan nefret ediyorum. Tamam bana kızgınsın bili..."

Kendi kendine alayla gülen Burak başını iki yana salladı.

"Sana kızgın falan değilim. Kızdığım birisi varsa o ancak kendim olabilir."

"Kendine kızmandansa bana kızmanı tercih ederim... Bana bakar mısın Burak? Duvara konuşuyormuş gibi hissetmek hiç hoş bir duygu değil."

K.İ.T. II (İhtilal)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin