10. Bölüm- Bize Benzeyenimiz

19.6K 947 280
                                    

Karanlık koridorun sonundaki camın kenarına yaslanan kadın, kolları bağlı bir şekilde dışarısını izliyordu.

Düzeltelim...

Parktaki salıncağın üzerine oturan adamı izliyordu.

Boğazında koca bir yumru hisseden Melek titrek bir nefes aldı.

Yıllar boyunca susturmaya çalıştığı o genç kız, adamın yanındaki boş salıncağa oturarak derdine ortak olmak istiyordu. Bu isteği o kadar yoğundu ki Melek çıldıracağını hissetti.

'Her şeyin başlangıcı olan o ânı tekrardan yaşatmak, seninle sil baştan başlamaya razıyım.' anlamına gelmez miydi? Gelirdi!

Peki razı mıydı Melek?

Hayır!

'Evet!'

Bakışlarını istese de parktaki adamdan çekemeyen kadın başını iki yana salladı. Değildi. Değildi işte. Hiçbir şey anlatmayan bir adamın peşinden koşmaya da, yaşadıklarını unutmaya da razı değildi.

'Asıl razı olmadığın şey, gözlerindeki o alevlere rağmen susmasına neden olan şeyi öğrenmek olmasın Melek? İtiraf et. Bari kendine itiraf et. Deliler gibi korkuyorsun sen. Ege'nin neden sustuğun öğrenmekten deliler gibi korkuyorsun. O elaları bal rengine bürüyen o acının nedenini öğrenmekten deliler gibi korkuyorsun. Nedenini öğrenirsen onu affetmekten de korkuyorsun ama asıl korktuğun... Onun gerçekten de çok büyük acılar çekmiş olması.'

Susturamadığı iç sesi bas bas bağırırken ağlamak istemeyen kadın, küçük bir çocuk gibi dudağını ısırdı. Ağlamaya başlarsa duramayacağını hissediyordu. Her şey öylesine üst üste gelmişti ki...

'İhtiyacın olan tek kişi o şu an...'

Gözlerinden usul usul yaşlar düşmeye başlayan Melek, ciğerlerine ulaşmayan bir nefes aldıktan sonra elini camın üstüne koydu.

Salıncaktaki adamın omuzları kambur, başı öne eğikti. Onu hiç tanımayan birisi bile iyi bir ruh halinde olmadığını anlardı. Onu tanıyan birisi ise... Kadının hissettiği gibi hissederdi. Koskoca dağın yavaş yavaş yıkılışıyla ölüyormuş gibi.

Loş parkta yakılan çakmak alevini gören Melek esefle alnını cama yasladı.

'Bu kaçıncı sigara Ege? Kaçıncı? Yetmedi mi ha? Daha ne kadar kendini zehirlemeye devam edeceksin? Daha ne kadar bunu izlemek zorunda kalacağım ben?'

Adam, sigara ile kendini zehirlerken; kadın, uzaktan izleyerek ve hiçbir şey yapmayarak zehirliyordu kendisini.

Aradan dakikalar geçti. Salih Ege bu süreçte 4 sigara daha bitirirken, Melek eli kolu bağlı bir şekilde gözlerinden sessiz yaşlar akarken onu izledi. Aşağı inip sigara paketini onun elinden çekmeyi deliler gibi istese de... Adamın yanına gidemiyordu. Giderse duramazdı ki. Onu teselli etmeden duramazdı. Ve bunu yapmamalıydı. Yorulmuştu kadın. Sadece 4 günde yılların yorgunluğunu yaşayan ruhu bir tavizi daha kaldıramazdı.

İçindeki Küçük Kadın, söylediği onca kelimeyi alan ama geri iade etmeyen Suskun Adam'la baş edemezdi.

Ege'nin sustuğu her an, ağlayarak kaçıyordu o Küçük.

'Sevse söylerdi. Sevse, onu affetmem için ihtiyacım olan bahaneyi verirdi. Görmüyor mu ne kadar çok istiyorum? Onu affetmeyi, ona sarılmayı ne kadar çok istiyorum görmüyor mu? Neden bana bunu yapıyor? Neden beni karanlıkta bırakıyor? Bilmiyor mu karanlıktan ne kadar çok korktuğumu? Sadece o yanımdayken korkmuyordum ben. Ondan sonra yine karanlıktan korkar oldum. Attı beni zifiri karanlığa, elinde fener olduğu halde öylece kenarda bağırışlarımı izliyor. Sevseydi açardı o ışığı. Tamam kızardım, bağırırdım çağırırdım, hesap sorardım hatta... Büyük ihtimal yaşadıkları için çok üzülürdüm ama sonunda ellerini tutardım. Yalpalardım, bocalardım, bazen de yaralarımdan kanlar akar canım çok yanardı ama yine de onun elinden güç alır toparlanırdım. Fakat o buna izin vermiyor. Aşk iki kişiliktir derler, o ise aşkı tek başına yaşamak istiyor. Bu yüzden de ne benim isteklerimi dinliyor ne de kendinden bir an bile taviz veriyor. Bu yüzden gitmeyelim yanına. Gidersek... Karanlıktan korkarız biz.' diye bas bas bağırıyordu.

K.İ.T. II (İhtilal)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin