Kalpten Gelen Doğruluk

8 0 0
                                    

Selam arkadaşlar!
Biraz uzun bir bölüm bu defa. Zaten kısa bölümlerden de bıkmıştık. Şu an hikayede 2 ay öndeyiz, yani yakında günümüze geçiş yapacağız ve işler kızışacak. Lütfen o an'a kadar yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın🥰

İyi geceler 🌙

Sertab Erener ~ Rüya

İnsan kendisiyle çelişkiye düşebilen bir varlıktı, ve her çelişki yeni bir kapı aralıyordu. Hangi kapıdan geçeceğimizin kararı her şeyin sonunda yine bize kalıyordu. Bazen kafamızı karıştırdığını düşündüğümüz şeylerin aslında kafamızla hiç bir alakası olmuyordu. Bizi asıl karıştıran göğsümüzün sol kısmında kısık seste duyulan kırmızı bir kas kitlesiydi. Kalp demişti birileri ona, ve bu kas yığını bizi yönetmeye yetiyordu. Onunla alınan kararlar ve yapılan seçimlerin fiziken hiç bir görüntüsü yoktu, ama ruhen hissettiklerimiz sürükleyebiliyordu bizi ona. Kalbinin sesini dinle diyordu herkes, biz de o sese kulak vermeye çalışıyorduk. Oysa doğru olan şuydu ki, kulağımı göğsüme ne kadar yaklaştırsam da oradan doğru düzgün bir ses alamıyordum. Zamanında kalbimden gelen doğruluğa inandığım için onun sesini dinlemiş ve birinin peşinden atlamıştım derin bir denize. Derinliğini bilmediğim suyun içinde başıma neler geleceğini de bilmemiştim. Yüzme bilmediğim halde kör kütük daldığım deniz beni şiddetli dalgalara kaptırmış ve karanlık bir deliğe bırakmıştı. O zamandan beri deniz kızıydım ben işte. Denize meftun olduğumdan değil, mahkum olduğum için tutsaktım oraya. Bilseydim mavinin içinde gizli olan siyahı, bırak denize dalmayı, ayağımı dahi sokmazdım suya.
Bugün yine bir adam bir denize dalmamı istiyordu benden. Hatta denizi bırak, derinliğini yüzüme vurduğu bir okyanustan bahsediyordu. Dal diyordu, Bana güven ve dal. Yine kalbimin sesini dinleyecek miydim peki? Hiç aşikar olmadığım o uçsuz karanlığa gözüm kapalı girebilecek miydim bir daha? Yolumu aydınlatabilecek miydi tepemde uçan kehribar gözlü bir kartal, ben denizin altında doğruyu ararken? Ya da bir kez daha çetin dalgalara kurban mı edecektim ruhumu boğulurken?

Bir haftalık bir süre sonra kendimi yeniden kliniğin önünde buldum. Bugün beni nasıl bir seans bekliyordu hiç bir fikrim yoktu, ama her şeye rağmen birazcık anlatmaya ve kendime gelmeye ihtiyacım vardı. İlk başta beni Ada zorlamış olsa da, buraya gelme fikri sandığım kadar kötü değildi.
Doktor Rana hanımın obsesifliği dibine kadar yansıtan odasında oturuyordum yine. Kendisi karşımda konuya girmemi mi bekliyordu bilmiyordum, ama ben onun başlamasını bekliyordum şahsen.

"Bugün kendini nasıl hissediyorsun Dila?"

"Daha iyiyim sanırım." Tek düze bir yanıt vermiştim, fakat çok da inanmışa benzemiyordu.

"Biraz solgun görünüyorsun? Yoksa rüyaların yüzünden mi?" Aslında rüya görmemiştim. En son hastanede görmüştüm ve sonrasında aklıma kazınacak herhangi bir şey görmemiştim. Benim solgun görünmemin sebebi başkaydı. Başka biriydi daha doğrusu.

"Bu ara uyku problemi yaşamıyorum."

"Haberleri sıkı takip eden biriyim..." yüzündeki manidar bakıştan ne anlamam gerekiyordu bilmiyordum. "Magazin haberlerini de..." dediğinde kafam anca dank etmişti. Mirzayla gittiğimiz davetteki fotoğraflarımız basılmıştı. Çoğunda kendisinden yaşça küçük bir çocuk gibi görünsem de bir poz vardı ki, gerçekten hoş çıkmıştı. Mirzanın elimi sıkıca tuttuğu ve beni Barlas Arjanın yanına çekiştirdiği bir poz. Birbirine aşık iki kişi gibi çıkmıştık.

"Seni magazinde görünce şaşırdım, ama beni asıl şaşırtan sevgilin oldu. Ali Akıncıyla birlikte olduğundan bahsetmedin?" Tonundaki kuşku nedense beni rahatsız etmişti. Ne demek istiyordu ki? Ayarlarımla oynuyordu şu an.

VISÂLWhere stories live. Discover now